19 May 2010

Güzel Bir Haftasonu... Zonguldak

Bu aralar bir koşturmaca halindeyim. Gün içinde bir oraya bir buraya koştur, ona yetiş buna yetiş, durma bir de ötekine yetiş şeklinde bir tempoda günler birbirini kovalar halde. Ama olsun ben pek bi memnunum bu tempodan! Güzel şeyler oluyor...


Bu koşturmacada güzel bir kaçamak yaparak haftasonu atladık arabaya Zonguldak yolunu tuttuk. Bir arkadaşımız iş gereği oraya gönderildi ve İstanbul’dan sonra oralarda olmak accık ucundan da olsa koyar gibi oldu bizim miniğe. Biz de kızlarla önceden planlanan ve iptal olan Ankara seyahati yerine son dakika hedef değiştirerek ilk hedefimizi Zonguldak yaptık ve sürprrriiiiiz diye dikildik karşısına. Hoş yola çıkmadan bir gece önce haber verdiğimiz için tam bir sürpriz olamadı. Zira yemedi gidipte bulamamak, bulupta sadece bize kalmasını sağlayamamak! Cumartesi sabahın köründe döküldük yollara. Berceste’de kahvaltı molası verdik. Vermez olaydık. Aklınızda bulunsun orasının çivisi çıkmış. Sabahın köründe dolup taşarken bir ona bir buna koşturmaya çalışan zavallı garsonların bilmem artık kaç saat çalışmaktan canı çıkmış bir halde kimseleri dinleyecek hali kalmamıştı. 3 çay, 2 yumurta, 1 de tost derken çaydan sonrasını bağıra bağıra, neredeyse arkasından koştura koştura söylemek durumunda kalıyorsunuz. Suç onlarda mı onları bu kadar saat çalıştıran zihniyette mi siz karar verin! Ben hangisine kızacağımı bilemedim. Elimizde kahveler, çantamızda erikler şeklinde lak lak ede ede 4 saatte vardık. Saat 14:00 gibi arkadaşımızın ofisine vardık. Çilekler, tatlılar, çaylar, kahveler, bol gülen yüzler ile harika ağırlandık ofiste müdire hanımın İstanbul’dan gelen arkadaşları olarak.

Bu arada fala inanma falsız da kalma’dan yola çıkarak oranın pek bi bilinen falcı bacısına bir ziyarette yapıverdik arada. Ben ilk defa resmen para verip fal baktırdım bu arada :). Tuttu mu tutmadı mı bilemem, zamanla göreceğiz. Lakin bol bol isimler verdi ki bunları da nasıl olduysa bildi. Nasıl bildi ki acaba?

Falcı seansımızdan sonra oranın güzel manzaralı bir mekanı olan Çatı Cafe’ye uğradık, çaylarımızı içerken oralarda dolanan yunus sürüsünün showunu seyrettik. Buradan çıkıp eve gitmek üzereyken Zolguldak girişinde de denk geldiğimiz Sarıgül konvoyu yolumuza çıkıverdi. Girişte virajlı yollarda sürekli birbirini sollamaya çalışarak, kornalar çalarak, kuralları hiçe sayarak ve hatta Sarıgül’ün bizzat kendisini taşıyan otobüsün tepesinde hiçbir koruması olmayan 2 yolcuyu taşıyarak beni cinnetiğin eşiğine getirdikleri için zaten diş biler halde olan ben o noktada patlayıverdim. Ellerinde mikrofon ile “Güzel Zonguldaaakkk, güler yüzlü Zonguldaakk, doossttt Zonguldakkk, teşekkürler Zondulgaaakkk, Zonguldakk, Zonguldaakk” diye diye yolları keserek ilerleyemeyen ve diğerlerinin de ilerlemesini engelleyen Sarıgül aracının önüne kendimi atarak el kol hareketi ile ( yok canımmm pis hareketler değil-sadece kollarımı 2 yana açtım bu nedir yaa anlamında) tepkimi koydum ve kendi kendime yolumu açarak yolun diğer tarafına geçtim. Otobüsün üstündeki adam bütün takipçilerini bırakarak otobüsün diğer tarafına geçip bir yandan “Doossstt Zonguldaaakk, teşekküürlleerrr” derken, diğer yandan da hınzır mimikler ile bana tepki verdi! Sırıtarak seni gidi seniiii yaparak uzaklaştı, gitti... Bana ne kardeşim! Herkes seni dinlemek, senin yüzünden yolun ortasında beklemek, seni şakşaklamak zorunda mı?? Ben cevabını veriyorum, dinle : HAYIR!!!
Bu olay kızlarla bize bol kahkaha malzemesi olarak geri döndüğü için seni şimdilik affediyorum otobüsün üstündeki amca.

Akşamüstü muhteşem deniz manzarası karşısında evin balkonunda çaylarımızı içtik, dedikodumuzu yaptık, kahkahalarımızı havaya savurduk. Duydum ki hala Zonguldak havalarında kime ait olduğu bilinmeyen kahkahalar dolaşıyormuş...

Gün batımının ardından Zonguldak’a gelinir de balık yemeden gidilir mi hiç diyerek attık kendimizi sahile. Tazecik balıklar, nefis kalamarlar, muhteşem salatalar, ızgara soğanlar, buz gibi yeni seri, havada uçuşan dost kahkahalar, gülmekten ağrıyan çeneler, karşılıklı verilen nasihatler, hayattan alınan derslerin paylaşımları, son 2 masa kalmasına rağmen gitseler de kapatsak duygusunun ucundan kıyısından tadını bile aldırmayan gülen yüzlü garsonlar, sıcacık hava, nefis helva, tuzlu erik, ballı çilek ve dibimizden güzel güzel esen deniz havası ile gecenin bir yarısı gülüşe gülüşe kalkıp tuttuk evin yolunu... Sabah 05:00 ve evden Zonguldak havasına kahkahalar karışmaya devam ederken ilk defa o evde kaldığımız için yastıklarımızın altına anahtarlarımızı da koyarak uykuya daldık. Rüyalar da bize kalsın canlar&cinler...

3-4 saatlik uykunun ardından tek tek mutfağa dökülmeye başladık. Yine balkon, yine karşımızda deniz, yine kahkahalar ile dolanırken mutfakta bu sefer masaya : bal-kaymak, otlu peynir, acılı peynir, beyaz peynir, yeşil zeytin, siyah zeytin, reçeller, sahanda yumurta, bol zeytinyağlı-maydonozlu ekşili domates salatası teşrif ettiler. Yanına da nefis demli bi çay. Ohhh yazarken canım çekti yine! Kahvaltı üstü keyif kahvesinin yanına çilek, erik, kiraz derken yola çıkma saatimiz geldi bile. Ne kadar da çabuk geçti! Bu güzel haftasonunun enerjisi ile coşa oynaya ofiste ve hayatta koşturmaya devam ediyor hepinize de kocaman kocaman sevgilerin yanına selamımı katarak yolluyorum.

Haberlerde Zonguldak semalarında dolaşan kahkahaları duyar ya da görürseniz kimselere söylemeyin aramızda kalsın!

2 yorum:

aysema dedi ki...

Ahh keşke bilseydim, koşar gelirdim. Cumartesi günü Deniz Kulübü ve Müh. Derneğindeydim. Pazar günü ise sizin sözünü ettiğiniz Çatı'da bir arkadaşımla buluştuk.

Sarıgül, her yerden toplayıp getirdiği kişilerle güya güç gösterisi yaptı, gerçek Zonguldaklıların tepkisini çekti.

Zonguldak anılarını okumak güzeldi. Ancak bugünlerde Zonguldak'ta acı bir bekleyiş var. Feryatlardan kahkahalar duyulmuyor yazık ki...

Sevgilerimle...

NzN dedi ki...

aysema- Benim Zonguldak yazım aslında daha önceden hazırlanıp, otomatik olarak yayınlandığı için lezzeti, dokusu bir başka oldu. Biz sokaklarda dolaşırken hayat bir güzel, bir tatlıydı oralarda. Tek dert Sarıgül'ün gövde gösterisiydi. Keşke de öyle kalabilseydi...
Artık yüreklerimiz sizlerin yanında. Umarım en kısa zamanda mucize haberleri gelir de kahkahaları bastıran toz dumanı dağılıverir bir anda.