26 Oca 2012

23. Hafta

Salı günü 23. haftayı bitirmiş bulunuyorum. 31 Ocak salı günü, yani tam 6. ayımı doldurduğum gün ofisteki son günüm. Yavrumu alıp gidiyorum :)
Bundan sonra doğuma kadar yoga, yürüyüş, yeme, içme, gezme ve arkadaş görme ile geçecek günlerim. Tek başıma olacağım son 3 ayım ve bunu da dolu dolu yaşamaya kararlıyım. Son doktor kontrolünde yavru aradaki açığı kapatmış görünüyordu. Sadece 1 gün geriden geliyor gibi görünüyor. Bu sevindirici bir haber :). Ama anası da az çalışmadı yani açığı kapatmak için. Görev gibi sürekli et yer oldum. Zira normal şartlarda çok fazla et yemeyi seven biri değilimdir ben.

Artık 23cm boyu var bu minik insanın. Kilosu da 450gr olmuş. Doktorun dediğine göre minyon bir kız olacak. Anası belli, babası belli çocuğun. Bizim ikimizden çıksa çıksa kara-kuru, solucan yavrusu kıvamında bir bebe çıkar zaten :) Doğunca burada fotoğraflarını yayınlayacağım. O zaman görürsünüz.

Şimdiye kadar 5,5kg almışım. Geçtiğimiz haftaya kadar toto kısmında bir büyüme yoktu ama artık totoda da ufak hareketlenmeler var, farkındayım :) Neyse bundan sonra bol yürüyüş, yoga ve gezme ile o totoyu da kontrol altında tutmaya devam edebiliriz diye düşünüyorum...

                                         Bu da 23. haftalık gebeş göbeğidir efenimmm:


Öperim hepiniziiii. Haa bu arada hadi hepiniz bebeleyiiinnn. Ben ettim siz de edin :)



19 Oca 2012

Beyni Yok ama Zekası Var!!

Japonlar yine yerlerinde duramamış ve ilginç bir şey keşfetmiş. Binlerce yıldır yaşayan ilkel bir organizmanın beyni olmadığı halde zekasının olduğunu ortaya çıkarmışlar.
Bu canlının mantara benzeyen, “cıvık mantar” veya “yapışkan küf” olarak da anılan çok hücreli türünün beyni olmamasına rağmen hücrelerini organize ederek “bilgiyi işleyebildiği” görülmüş. 
                                                             İşte o canlı da budur:


Demek ki neymiş anacım:
"Beynini çalıştır", "Beynimiz var zekiyiz" gibi söylemleri de yakın zamanda rafa kaldırabilirmişiz. Havan kime derler adama.

Beyinsiz diye tabir ettiğimiz insanlar belki de ileri zekalı oldukları için bizler onları anlayamıyoruzdur. Belki de zekası geri olanlar bizlerizdir! Sonuçta canavar gibi bir beynimizin olması bizi zeki yapmıyor olabilir. Bu garip canlı ile paralel bir yaşam ve varoluş tarzımız olabilir.
Bak görürsünüz. NzN demişti dersiniz. İleride bugün geçerliliği olan ve yanlışlığı kesinlikle tartışmaya bile açık olmayan gerçekler değişecek. Hayatı yanlış yorumladığımız ortaya çıkacak bir gün. Zaten bugünlerde karanlık madde üstüne de ciddi çalışmalar ve ilerlemeler var. Sırf şu karanlık madde için bile bilim insanı olmayı isterdim. Lakin benim beynim matematik ve fenden pek hoşlanmadığı için o alanlar bana bir rüya kadar yakın :)

Hani şöyle bir süper gücüm olsaydı da 200 yıl sonra bu dünyada neler yaşanacağını görebilseydim. Hoş belki o zaman 1.80 boylarında, taş gibi vücudu olan bir hatun olarak tekrar bedenlenmiş olurum. 200 yıl öncesine ait saçma-sapan bilgileri çürüten süper-kahraman da ben olurum. Kim bilir?!!
Ben bunlara canı gönülden inanıyorum dostlar.
Beyinsiz ve süper zeki canlılar grubu olarak yeni bir varoluş şekli ile 200 yıl sonra görüşürüz. Belki....

Haberin detaylarını ve ciddi versiyonunu isteyenler buyursunlar: tık tık

17 Oca 2012

Bu Ay Sonu Ayrılıyorum

Geçenlerde korkularım var demiştim ya hani, bugün artık korkunun ecele faydası yok noktasına geldim ve  biraz önce bu ay sonunda işi bırakmak istediğimi söyledim. Artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiş bulunuyorum. 01 şubat sabahına nasıl uyanacağımı heyecanla bekliyorum. Aslına bakarsanız o günün hayallerini kuruyorum ve ondan sonraki 3 ayın...Sadece bana, kocama ve tabii ki içimdeki minik kıza ayıracağım bir zaman dilimi geliyor. Heyecanlanıyor muyum? Evet. Çok heyecanlıyım. Büyük bir hevesle bekliyorum. Peki korkuyor muyum? Hem de nasıl...Neden korkuyorsun derseniz net bir şey söyleyemem. Söyleyemiyorum. Zira uzun zamandır düşünüyorum bunu ama net bir cevabı yok. Birden fazla cevabı ve dolayısı ise sebebi var bu korkunun. Akvuryumumdan çıkacak olmanın verdiği karın ağrısı sanırım.

Yepyeni bir dönem bekliyor beni. Neler yaşayacağım? Nasıl olacak? Üniversiteden beri para kazanıyorum. Şimdi o da olmayacak. Bu da ilginç bir durum. Bu bizi maddi açıdan zorlamayacak ama beni psikolojik olarak biraz zorluyor sanki. Bunu sanırım ancak yaşayan bilir. SSK'm ne olacak? Her ay hesabıma yatan para olmayınca ne hissedeceğim?  gibi milyon tane soru dolaşıyor kafamda.
Bir tarafım da o kadar rahat ki anlatamam size. "Amaaann koy g.tüne rahvan gitsin" diyor. "Baktın darlandın girersin bir işe olur biter. Hep sen değil miydin işsiz bir dönem olsun hayatımda" diyen, "Al sana işsiz dönem, tadını çıkar. Bebek haberinden önce kafanda şekillenmeye başlayan işi geliştirmeyi denersin. Bu bir fırsattır. Değerlendir" diyor. Bu tonda konuşan sesi öyle çok seviyorum ki anlatamam size. O ses sanki kocamda bedenleniyor. O kadar rahatlatıyor ki beni onun rahatlığı. Bendeki sorular, sorgulamalar onda yok. Ona göre en doğrusu zaten bu. İşin komiği bebek haberinden önce de bana bunu söylüyordu:
İşi bırak ve istediğini dene! Bu aralar günde 80 defa bu tarz konuşmalar yapsa hayır demem inanın.
Ben kafamdaki soruları bir kenara bırakıp anın tadını çıkaracağım. Zaten bu noktadan sonra da geri dönüşü yok. En azından şu dönemin tadını çıkartırım ve umarım zamanla bu yeni tempoya da uyum sağlarım.

16 Oca 2012

20 Haftalık Bebe Göbeği

Karar bir karar verdim. Öyel düzenli, hafta hafta göbek fotoğrafı çeken gebelerden olamadım ben :) Hepi topu 2 tane göbek fotoğrafı çektik şimdiye kadar. 1 tanesini ablam süsledi-püsledi ve bi şeye benzedi. O fotoğrafı buraya koymazsam bu boşvermişlik ile ben o fotoğrafları kaybedebilirim diye düşünüyorum. İleride göbek fotoğraflarını devam ettirmeyi becerebilirsek onları da eklerim de adam gibi hepsi bir arada durabilir.

Bu arada bugün doktora kontrole gidiyoruz. Bakalım küçük hanım 5 günlük farkı kapatabildi mi!! Dın dın dın dın dınnnn....

İşte 20. haftamda benim göbeğiimmm;

not: oohhh anne-bebe bloglarından da geri kalmamış oldum böylecee :)


12 Oca 2012

İşi Bırakmak mı? Evde Oturan Anne Olmak mı?? Bilemiyorum...

Dün inanılmaz yoğun, bir o kadar da stresli ve yorucu bir gündü benim için. Akşam eve girdiğimde saat 9 olmuştu ve ben yorgunluktan yemek yiyecek gücü bile bulamıyordum kendimde. Normalde olsa bi parça peynir-ekmek yer ve yatardım ama insan içinde bir bebe taşıyınca o güzel totosunu kaldırıp mecburen adam gibi yemek yeme gereği duyuyor. Hamile kaldığımdan beri bu kadar ayakta kaldığımı, bu kadar sinir olduğumu hatırlamıyorum. En son sokakta yürürken gözlerimden yaşlar süzüldüğünü farkettim. Hepsi sinir bozukluğundan. 2 kadının itiş kakışının arasında kaldım resmen. Birinin dediğini öbürü istemez. Diğerinin dediğine de öbürü burun kıvırır. Biri etek alalım derken öbürü de pantolon diyordu. Gerisini siz düşünün. Kendi aralarında da konuşmuyorlardı. İletişimleri tamamen benim üstümden gitti 2 saat boyunca. Bir onu ara, bir bunu ara derken ben cinnetin eşiğine gelmişim de farkına varamamışım.
Sonunda canıma tak etti de olaya müdahale edip, işi sonlandırdım. Fakat işi sonlandırma noktasına gelmem tam 7 saatimi aldı. Bu 7 saatin de en az 5 saatinde ayakta olduğumu düşünürsek ağrılarımın sebeplerini anlayabilirsiniz sanırım. Belim ve kasıklarımdaki ağrı beni öldürmek üzereydi. Bugün de devam ediyor ağrılar.
Neyse canlar cinler ben dün bunları yaşarken hamileliğin sonuna kadar çalışmamaya karar vermiş bulunmaktayım ve hatta sanırım bu ay sonunda işi bırakıp 3-3,5 ay kadar kafa dinleyeceğim. Bebe insanından önce bana, sadece bana ve kocama kalacak son aylar olduğu için ikimiz de bu zamanların tadını çıkarmak niyetindeyiz. Onun da seyahatleri bittiği için evden sadece bilgisayar ile işlerini halledebiliyor.
Bu kararı almak benim için kolay olmadı. Çünkü doğumdan sonra da bir müddet çalışmayacağım. Daha önce bahsettiğim alternatif kolları devreye sokup, şansımı orada deneyeceğim. Böylece hem bebemle vakit geçirme şansım olacak hem de bu dönemi fırsat bilerek denemek istediklerimi denemiş olacağım. Bambaşka bir dönem beni bekliyor anlayacağınız. İçimde hem kocaman bir sevinç var hem de korku. Normal midir bu korku sizce? Yıllardır hayatımda "böyle işsiz güçsüz bir dönem olsa da ahhhh ahh bi çalışmasam" der dururdum. "Aha işte al sana fırsat kadın!! Daha neyin korkusunu yaşıyorsun??" diyorum. Fakat diğer taraflardan birileri hortlayıveriyor "Ulan hani iş kadınıydın sen?? Hani aktif hayat seviyordun? Ev kadını mı olacan şimdi de bakalım??" diye dürtüveriyor beni. Cevabım net. HAYIR. Ev kadını falan olmayacağım. Yani bir dönem öyle olacağım belki ama uzun vadede değil. Kolumun altına bebeyi alıp gezme-tozma planlarındayım. Zira karı-koca hayatımız bunun için müsait olacak. Daha öncesinde benim iş tempom buna izin vermiyordu. Heyecanlanmıyor değilim ama yine de evet yine de korku var oralarda bi yerlerde. Bu endişeden dolayı hala "bu ay sonu bırakayım artık ben" demedim. Diyemedim. Var mıdır bu dönemden geçenler içinizde? Ben bilirim ahhh biliriiiim diyen, bir destek olacak yok mudur oralarda?? Normal midir tüm bu duygular, korkular en önemlisi??




5 Oca 2012

Taksici Milleti Lafım Sana

Hani böyle günlük güneşlik havada yürürken arkanızdan gelen taksiler zattırı zutturu kornaya basarlar ya.
Hani bi de 1 kere basmak yetmez de dibinize gelene kadar basarlar ya o kornaya.
Hani bize salak ya da sağır muamelesi yaparlar ya.
İşte o taksicilere seslenmek istiyorum:
Yağmurlu, karlı-çamurlu havalarda da aynı performansı, aynı hassasiyeti görmek istiyorum.
O size kalkan elimin havada asılı kalmasını istemiyorum. Bütün havam kaçıyor anacım. Biz Amerikan filmlerinde kadınları o hallerde görmüyoruz. Hayallerimizi yıkmayın bi zahmet.
Görünmezmişim gibi, boş olmanıza rağmen basıp gitmenizi istemiyorum. Yağmurdan, soğuktan dolayı sokak kedisine dönmüş olabilirim ama o kadar da değil yani.
Hele ki destinasyon seçmenizi, oraya gitmeeemm diye ağzınızı yaya yaya cevap vermenizi istemiyorum.

Dolayısı ile siz böyle havalarda işsiz, güçsüz kaldığınızda kornadan kalkmayan elinizi ve yavaşlayıp yanıma sokulmanızı görmemezlikten gelme hakkını da kendimde buluyorum. Ohhhh sefam olsun. Gün olur devran döner. İçimin yağları eridi.... O elleriniz kornadan kalkmasın dilerim ki...

Not: Bu içten ve güzel dileklerim dün bindiğim taksinin şoförü gibi "güzel kızım nereye gitmek istersin. ne taraftan gidelim güzel kızım" diyen şoförlere değildir.

Amin.


4 Oca 2012

Elma Kurdu Bu Testi de Geçti. Affferrinn Kızım. Otur. 5 !!

Gün doktor bizim tırtılı ittire kaktıra, döndüre döndüre bir güzel inceledi. Elleri, ayakları, parmakları, kolları, gözleri, burnu, ense kalınlığı, böbrekleri, kalbi, safra kesesi, ciğerleri nesi var nesi yoksa bir güzel elden (makineden) geçti. Her bölüme geldiğinde doktor "normal" dedikçe benim içim rahatladı. Aslında içim genel olarak rahat. ben öyle pimpirikli gebeşlerden olmadım. Sadece mide bulantılarından sonra küçük hanımın hareketlerini hissetmeye başlayana kadar geçen dönemde hep iyi olduğunu bilmek istedim. Sanki o mide bulantıları ondan bana "ben iyiyim, buradayım" mesajıymış gibi geliyordu. Sonraki sessizlik dönemi accık sinir bozucuydu. Şimdi kendisi kıpır kıpır olduğu için biliyoruz ki orada :)
Doktorun tek yorumu bebeğin 5 gün kadar geriden gelmesi oldu ki bu da kafaya takacak bir durum değil, sadece kontrol edilmesi gereken bir durummuş. Aradaki açıklık ilerlemeye devam ederse o zaman incelemek gerekirmiş ve fakat şu anda tüm testleri atlattı kurtçuk. O testlerini başarı ile geçince anasının da karnına iğne sokmalarına gerek kalmadı (amniyosentez). O açıdan çocuğum bana ilk kıyağını yapmış oldu. En büyük korkum oydu benim. Doğum korkum yok ama iğne korkum var arkadaşım benim!! 
Kendi kendime bu bebe şu son testini de atlatsın da ilk cicisini alayım demiştim. Dolayısı ile dün doktordan çıktıktan sonra gittim ve ilk hediyemi aldım kendisine. Ne de olsa anasını koca koca iğnelerden kurtardı bu kız:)

 Ben öyle kız çocuklarına pembeli, kalpli - böcekli kıyafetler giydirilmesine karşıyım. Arada giyer tabi de küçük prenses gibi dolaşan kız çocuğundansa serseri mayını tercih edebilirim :) aaa yeri geldi mi kokoşun önde gideni, bayrak sallayanı olmasını da bilsin tabii o ayrı

                                                        İşte anasının aldığı ilk ciciler:



2 Oca 2012

Kısa Kısa


* Aylardan sonra ilk defa yılbaşı gecesi 1 kadeh kırmızı şarap içtim. Nasıl da güzel geldi anlatamam. Ohh sefam olsun.

* Yine aylardan sonra ilk defa sabah 4:30'a kadar oturdum ve o saate kadar uyuklamadım!

* En son ne zaman sabah 11'e kadar uyumuştum hatırlamıyorum ama geçtiğimiz pazar uyana uyana da olsa  uyumaya devam ettim :)

* Son 3 gündür belimde öyle bir ağrı var ki anlatamam. Adım atmak, oturup-kalkmak işkenceye döndü benim için. İçimdeki elma kurdu büyüdükçe belimi ve sırtımı zorlamaya başladı. Vücudumun ağırlık merkezi değişiyor. Yakın zamanda hamile yogasına başlayıp zayıf bölümleri güçlendirmem lazım yoksa bu hayat böyle zor olur anacım. Lakin benim ofis saatlerime uyan bir yoga sınıfı bulamıyorum. Haftaiçi gündüz saatlerine koymuşlar yoga derslerini. Geç saatte olanların en geçi de 18:30'da başlıyor. Ben işten 18:00'da çıkıyorum ve semt olarak da oralara yakın değilim. Nasıl olacak bu iş???

* Yarın tam olarak 5. ayımızı doldurmuş oluyoruz. Yarından itibaren geri sayım başlıyormuş. Elma kurdu artık oluşumunu tamamladı ve enine boyuna büyümeye başladı. Hareketleri artık çok daha net hissediliyor. Dışarıdan çok kolay hissedilmiyor ama. Şimdiye kadar sadece yeğenim yakaladı hareketini. O da azmetti ve haketti :) Kurtçuğun babası henüz bu şerefe nail olamadı.

* Yarın detaylı ultrason dedikleri şey için doktora gidiyoruz. Bu işin uzmanları ayrı olduğu için farklı bir doktora görüneceğiz. Eli, kolu, ensesi, burnu, böbreği, kalbi nesi var nesi yoksa ince ince ölçülecekmiş insancığın. Bu test su dolu dünyasında atlatması gereken son büyük testi olacak. Onu da hayırlısı ile atlattık mı artık minnak bir hediye alacağım bebeye. Zira anası olarak cinsiyetini öğrendikten sonra bile tek bir çöp almış değilim kendisine.

* Evimizde artık küçük insan kıyafetleri, oyuncaklar falan var. Karı-koca biz oynuyoruz şimdilik onlarla. Tamam tamam asıl eğlenen benim....

* Bir insan evladına isim koymak ne zor şeymiş anacım ya!!! Daha adı madı belli değil....

* Daha önce burada yazdım mı bilmiyorum ama benim hipotroidim var. Bilen bilir bu melet vücuttaki her bir haltı etkiler. Dolayısı ile hamilelikte çok daha yakından takip edilmesi ve ilaç dozunun ona göre ayarlanması gerekiyor. Zırt-pırt kan verir haldeyim ve hormonlarda oynamalar oluyor. Hamilelik başında doktorumun söylediğine göre bu hormonlarda artış beklenirmiş ama benimki hastalığın başından beri olmadığı kadar düşük çıkmıştı. Sonra bir anda tavan yaptı ve şimdi tekrar normal değerlerine oturmaya çalışıyor. Düşmeye devam ediyor yani... Bu kısım hamilelik ile ilgili canımı en çok sıkan kısım. İnsan ister istemez diken üstünde oturuyor. Çarşamba günü tekrar kan veriyorum ve artık tüm değerlerimin oturmuş olması gerekiyor.

* İşe gelip gitmek günden güne daha da zor gelmeye başladı. Boş boş gezmek ve yorulduğum zaman dinlenebilmek istiyorum.

* 5. ay itibariyle 3,5 kilo almış bulunmaktayım.

* 2 haftadır yürüyüş yapamıyorum. Hareket etmek istiyorum...


Şimdilik benden haberler bunlar. Yarını da hayırlısı ile atlattık mı ohhhh çekeceğim :)
Hadi yeni yılınızın tadını çıkartın tatlılaarrr  :)