24 Nis 2012

Buradayım!

Sesim soluğum çıkmıyor. Çıkamıyor. Yazmak istemediğim için ses veremiyorum. Aynı zamanda okumuyorum da. Sadece bloga karşı değil bu ilgisizliğim. Kitaplara karşı da böyleyim. Okumama-yazmama dönemine girdim sanırım. Nedenini bilmiyorum...

Neler oluyor bu dönemde peki?

* Bugün hamileliğimin 36. haftasını da doldurmuş bulunuyorum. Bizim cimcime her an gelebilir. Geçen hafta minicik bir kanamam olduğu için doktor yogayı, 1 saatten fazla ayakta kalmayı yasakladı. Son günlerde bol bol yayıyorum :) Benim için çok zor tabii böyle sakin sakin yaşamaya çalışmak. Zira daha geçen haftaya kadar fıttıdı fıttıdı sokaklarda dolanıyordum. Fakat şu bebe insanını en az bi 10 gün daha içerde tutmaya çalıştığımız için sakinleşmek mecburi oldu. Zira henüz kendisi karınca yavrusu kıvamında. Biraz daha dursun içerde de büyüsün cimcime. Şöyle totosu ısırılacak kıvama gelsin hele bi de ondan sonra aramıza katılıversin. Hem zaten babası da seyahatte. Haftaya salıya kadar yok. Babamız geldikten sonra istediği zaman gelebilir hanımım.

* 08 Nisan'da baby showerını da yaptık yavrunun. Ne kadar güzeldi anlatamam. Düğün gibiydi. Tüm sevdiklerim orada. Eller göbekte yedik, içtik eğlendik. Ben doğunca bu kızın totosunu ısıracam diye dolandığım için ortalarda önden prova olması açısından şöyle de bir pasta hazırlamışlar bana  :) Ben de o totoyu yedimm!!!  :)
 
* Baby shower sonrası anneannemiz de burda olduğu için geri kalan tüm eksikleri tamamlandı cimcimenin. Kıyafetleri yıkandı. Dolaplara yerleştirildi. Hastane çantamız hazırlandı ve yatak odasında yerini aldı. Hazır kıta bekliyoruz anlayacağınız. 

* Artık kontrollerimiz haftada 1 yapılıyor. Sık sık doktora gider olduk yani. 35. haftada kilosu 2350gr'dı.

* Toplamda 10 kg almış bulunuyorum. Doğuma kadar kaç olur göreceğiz. Şimdiye kadar çok aktif olduğum için kilo alımım gayet iyiydi. Artık evde semirme moduna geçtiğimden şu dakikadan sonra bakalım ciddi bi artış olacak mı kilo konusunda!!

* İçimdeki yavrunun hareketleri pek sert artık. Kafayı aşağıya çevirdiği için yukarıdan popo ve ayaklar ile sağlı sollu çalışır oldu hanımım. Ciddi ciddi can acıtıyor. İçerden içerden dayak yiyorum sürekli olarak. Hele bazen gerinir gibi bi hareketler yapıyor da nefesimi kesiyor. Anneye tekme atılır mı hiç taş olursun diyorum da bu yeni nesil yemiyor anacım bu eski numaraları. İnadına inadına hurafe onlar der gibi çakıyor içerden de susuyorum ben de el mahkum. Hele bazen mesanemin üstünden şöyle bi pike yapıyor allahhh bu sefer kesin yaptım altıma dememle geçmesi bir oluyor. Hani kazara fazladan oyalansa oralarda resmen altına işetir insanı öyle diyeyim, anlayın ne kadar vahim durumdayım. 

* Hatun mesanemin üstüne de yerleştiği için mesaneyi küçülttü. Dolayısı ile çok daha sık tuvalete gider oldum. Zaten günde 3lt'den fazla su içer, normalde de çok sık tuvalete giderdim. Şimdi bebenin bezlerinden kendime bağlasam mı acaba diye düşünüyorum.Allahtan bu durum geceleri de aynı şekilde devam etmiyor. Genelde gebeşler son aylarda gecede 3-4 defa kalkıp tuvalete gidermiş. Maşallah ben fosur tosur uyumaya devam ediyorum. En çok 1 kez tuvalet için uyanıyorum o kadar. Zaten bu bebe rahmime düştüğü andan itibaren hayatımda uyumadığım kadar çok uyur oldum. Şu dönemde bana yaptığı uykuları doğduktan sonra kendi hanesine skor olarak kaydetmesini bekliyorum. Beklentim çook büyük yani :)

İşte gördüğünüzü gibi bende son zamanlarda bebe, hamilelik  gibi konulardan başka bir haber, konu yok. Hayatım bu oldu. Belki de ondan yazamıyorumdur. Bir tane de kendi fotoğrafımı koyup kaçıyorum ben. Haydi kalın sağlıcakla...










29 Mar 2012

Ve Koca Gider...

Cumartesi sabahı koca 12 günlük bir seyahate çıkıyor...Uzun seyahatlerin mevsimi geldi anlayacağınız. 31 Mart'ta gidiyor 12 Nisan'a kadar da yok. Cumartesi annemle babam geliyorlar. Babamın rutin kontrol zamanı geldi. Bu vesile ile onu da aradan çıkarmayı planlıyoruz. Yoksa mümkün değil ki babam İstanbul'a gelsin. Ancak mecburiyetler getirir onu buralara...Annem 12 gün benimle. Babam muhtemelen 2 gece sonra kaçıverir yuvasına ki hayırlısı da bu olacaktır kanımca. Zira bizim minik evimizde 1 gebeş, 1 şeker hastası, kulakları az duyan ve dolayısı ile televizyonu son ses izleyen, iyiliği için ne yapması gerekiyorsa tersini yapan yaramaz çocuk misali 1 baba ve hem gebeşin hem de kocanın  peşinden koşan 1 anne uzun süre barınamaz. Evde sadece 1 tane televizyon var. Öyle diğer evlerdeki gibi bir kaç televizyon ile yaşamıyoruz biz. Zaten koyacak yer de yok hani :) Ev de minik olunca fazla geliriz biz bu eve.
Bu aralar mümkün olduğu kadar sakinlik istiyorum evde. Onu ye, bunu ye, öyle yat, böyle kalk, onu alalım, bunu alalım naralarını çekebilecek güçte değilim. Hele ki kocamın önümüzdeki 12 gün burada olmayacağını düşündükçe içim sıkılıyor. En son ne zaman annemle 12 gece aynı evde kaldığımı da hatırlamıyorum. 13 yaşımda yatılı okula gittim ben. 18 yaşımdan beri de yalnız yaşıyorum. İlk ev arkadaşım kocam oldu  yani:)) Yurtdışında yaşadığım dönem hariç...
Annem pek anlayışlı, bir o kadar da uyumlu hatundur vesselam ama ve lakin ben öyle değilim bu aralar ve genel düzenimin bozulacak olması beni ürkütmüyor değil hani.
Hani koca sadece 12 gün olmayacak olsa o da bi derece diyerek kapatıcam çenemi ve oturucam totomun üstüne ama anam 12'sinde gelecek 3 gece kalıp bi 10 gün daha gidecek adam. Nisan ayı boyunca yok yani. Sonra gelecek ve artık doğum için gün sayıyor olacağız. Mayıs boyunca yanımda ve doğumdan sonra bir süre daha yanımızda olabilmesi için bu seyahatler şart ama gel de şu gönlüme anlat sen bunu.....
Kocam da kocamn diyor da başka da bi şey demiyor. Anacağım bile yerini tutamaz gibi geliyor düşünün. Henüz bebenin alışverişini tamamlamış değilim. Annemin gelişini bekliyordum bu alışveriş için. Toptan eksikleri alıp bu sayfayı da kapatmayı planlıyorum. Zaten oradan buradan toplananlardan sonra pek eksik bi şey kalmadı. 2 mağazaya girip, toptan hallederiz gibi geliyor. Umarım da öyle olur...Sonra veledin ıvız zıvırları ayına göre kategorize edilecek. İleri aylarda giyecekleri el altından kaldırılacak falan.
Hadi ben gezmeye gidiyorum. Bu göbeği gezdirmezsen beni rahat bırakmıyor da :)

Öperim tek tek.






27 Mar 2012

Tarihe Not

Şu hamilelik olayı ile birlikte bir "yazamama" moduna girmiş bulunuyorum. Ara ara coşuyorum, deli gibi yazasım geliyor ama elim bilgisayara bir türlü gitmiyor. Millet, bebe ana rahmine doğru yollandığı andan itibaren her bir haltını kayıt altına alır. Bende ise tık yok. Zavallı bebem anası da balık hafıza olunca rahim içi hayatında dair sorularının yanıtlarını muhtemelen alamayacak. Hal böyleyken, evde temizlik varken, beni bir koltuktan diğerine itelerlerken aldım elime bilgisayarı ve bir kaç madde yazıvereyim dedim bu aralar neler olduğunu.

* Son 10 gündür bir sakarlık başladı bende. Ciddi boyutlarda değil allahtan ama elimdeki bıçaklar havada 8 takla atarak yere uçuyor, çikolatalı bi şeyler yiyorsam mutlaka üstüme döküyorum. ASlında sadece çikolatalıları değil de kendimi iyi hissedeyim diye öyle daralttım konuyu :)

* Bebe insanı bugün itibariyle 32. haftasını doldurmuş bulunmakta. Henüz gebelik yaşamamış olanlar şimdi kesin 4'e bölmeye çalışıyordur. 8 ay tatlım, 8 ay yapıyor :))

* Son 2 haftadır veledin hareketleri değişti. Eskiden dalgalar halinde bol bol göbek atarken artık o sevimli hareketler ittirme ve kaktırmalara dönüşmüş bulunmakta. 1 beden ikimize dar gelmeye başladı bile.

* Haspam totosunu bir dayıyor  32 yıllık göbeğimin bir tarafını  hayatımda görmediğim kadar tepe yapmayı beceriyor. Eee anası olarak boş durur muyum hiç? Durmaaamm şişirdiği yerden geri püskürtüveriyorum. Millet "amaannn bırak kızı rahat", babası ise "sırt üstü yatsana da kızıma yer açılsın" dese de dinlememm bebe anlasın anacım şimdiden güç kimde :). Daha 1,5 ay var önümüzde ve bu cadı her geçen gün daha da büyüyor. Dolayısı ile hareketleri sertleşiyor. Şimdiden aldım elime ipleri vermemm vermeemm diye direndikçe daha da sert ittiriyor da sonunda beni sırt üstü yatırıyor ya bu cüce!! Hadi şimdi canımı acıtarak gözümü korkutuyor da doğduktan sonra yemem ben bu numaraları güççükk hanımmmm. Tesis bu anacım bi kabullenssen de şu son 1,5 ay ikimiz için de daha kolay geçse diyorum ve doğmamış bebeme açık tehdit savuruyorum: bu hareketlerin böyle devam ederse doğduğun gün totona çok pis dalarım bak demedi deme!!

*  Yavrumun beyni çalışmaya başlamamış pek belli. Çıkış yolunun, kendince kurtuluşunun göbek deliğimden olduğunu sanıyor yavrum ki ha babam orayı zorluyor. Neyse şimdilik yanlış deliği zorluyor olması iyi de umarım vakti geldiğinde doğru yolu bulur :))

* Dar alanda kısa kısa paslaşıyoruz minnakla ama son golü atan o olacak gibi geliyor bana. Karşılayan da doktorumuz...

* Genel olarak standart gebeşlik şikayetleri dışında pek bir zorluk yaratmadı bebem bana aslında. 3 ay mide bulantısı, uyku, yorgunluk oldu. Soğan ve sarımsak kokusuna tahammülsüzlüğümden sebep 4, aya kadar evde yemek pişmedi. O dışarıdan istenen yemeklerin parasını ileride harçlığından düşmeyi planlıyorum (Anaeemmm bebe anladı ondan bahsettiğimi de sağlam geçirdi içerden).

* En büyük şikayetim bel, sırt ve kasık ağrıları aslında. Artık uzun uzun yürüyemiyorum. Eskiden yürüyüşe çıktım mı 35dk yürür 15dk mola verir ve sonra bi 35 dk daha yürürdüm. Şimdilerde ise 30dk yürüyüp bırakıyorum. Daha zorlarsam o günün geri kalanını evde sırtüstü yatarak geçirmek zorunda kalıyorum. Ben bu durumu farkına varana kadar baya bi zaman geçti aslında. Aman yürüyüş iyi gelir, vay efendim aktif gebe olacam ben gibi dertlerden zorladım da zorladım kendimi. Baştan teslim olsam hayat daha da kolay olabilirdi.

* Yataktan ya da uzandığım yerden ilk kalkışlarım izlemeye değer homosapien'den başlıyorum anca 10 adım sonra evrimimi tamamlayıp belimi doğrultabiliyorum. Aaa bi de 90'lık nine seslerini eksik etmiyorum: oyy oy oyyy, anam anaammm, vay benim belimmm, ahh cüceee sen bi çık ben sana sorarım....

* Yine de sokaklardan vazgeçmiş değilim ve sonuna kadar da aynen devam edeceğim. Sadece saatlerce yürümem mümkün değil. Kısa kısa hareketlerden sonra bi çay molası verirsem suyum gelene kadar sokaklarda kalmayı beceririm evvelallaahhhh.

* Tatlı sevmeyen ben artık her gün bir parça tatlı yemek istiyorum. Allahtan o istek zıvanadan çıkmıyor da kıvamında kalıyor. Yiyorum ben de.

* Şu 8 ayda aldığım istikrarlı 9 kilodan krem peynir yüzünden şaşarsam hiiç şaşırmam ama elimde kutu, üreticilerinin kapısına dayanır, spor salonu paramı talep ederim.

* Hamilelik herkesin dediği gibi rüya gibi bir dönem  değil canlar cinler ve herkesin dediği gibi rüya gibi de bir dönem.
Güzellikleri çok büyük ama zorlukları da az değil. Kimse onlardan bahsetmiyor sen golü yiyene kadar. Sonrasında da giren şemsiye zaten açılmıyor! İçimde hareket etmesinden, poposunu, kafasını yaslamasından, dalgalanmalarından aldığım şu zevki bu hayatta sanmam ki başka bi şey versin ama ve lakin aynı hareketlerin yarattığı sıkıntıyı da kolay kolay başka bi şey yaşatmaz. Böyle bi şey işte hamilelik.

* Hormon saldırılarından diğer gebeler kadar çekmedim vesselam. Son zamanlarda başladı ataklar. Mini minnacık şeylerden dünyalar kadar mutlu olabiliyorken  ondan daha da küçük şeylerden dünyanın en mutsuz insanı haline gelebiliyorum bir anda. Beynim bana ne oyunlar oynama kapasitesine sahipmişte benim haberim yokmuş.

* Geçtiğimiz haftalarda doğum yapacağım hastaneyi görmeye gittik. Aslında o ziyarete kadar aklımda 2 hastane vardı ama ilkini gördükten, ekiple konuştuktan sonra diğerini görmeye dahi gitmedim. İstemedim. "Burada doğuracam ben" dedim bitti gittii. Benimki normal doğum olacağı için mümkün olduğu kadar kurcalanmadan, dürtülmeden, kendi halimde doğurmak gibi bir arzum var benim. Önemli olan da bu isteklere yaklaşımlarıydı. Testi geçtiler. Yani şimdilik....

Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Yazınca da hoşuma gidiyor ha!! Bir de foto ekleyerek içimdeki bebenin göbeğimi ne hale getirdiğini de göstermiş olayım. Sağ alttaki fotoğraf geçen hafta çekildi. Artık çok hızlı büyüyor ve 14 gün sonra artık aylık kontroller yerine 2 haftalık kontroller dönemine geçiyoruz.





























22 Mar 2012

Ben Doğdum, Büyüdüm de bi de Doğuruyorum!!

Bugün gebeşliğimin 32. haftasından gün alırken 32. yaşımı doldurmuş bulunuyorum.
Çok severim doğum günlerini çoook. Değer verdiğin insanın şu fizikselliğe gelişini kutlamak, buna sevinmek kadar güzel bi şey olabilir mi??
Bu sene kutlamaların içeriği değişti. Artık sadece benim adım geçmiyor o kutlama mesajlarında. Karnımdaki cüce daha şimdiden rol çalmaya başladı bile benden :)) Şu görünmez hali ile bile güzel mesajlara dahil oldu...
Parti, dans, hareket seven, her yıl doğum günü kutlamasında hoppidi hoppidi zıplayan ben bu seneki kutlamamı es geçmiş bulunuyorum. Zira bu göbekle öyle zıplayacak halim yok. Sırtım ve de belim ayakta kaldığım 40. dk itibariyle ağrımaya başlıyor ve o noktadan sonra gece yatıp, sabaha kadar dinlenmeden de geçmiyor. Eee anacım hal böyleyken ben nasıl zıplayayım da hoppidiklik yapayım??? Artık cücemin doğum gününde ben de ondan rol çalarım. Çocukla çocuk olur, dilediğim kadar coşarım!!!
Uzun lafın kısası iyi ki doğmuşum be!! Bayılıyorum şu hayatta geçirdiğim günlere...

Öperim hepinizi tek tek :))

28 Şub 2012

Ses Veriyorum

Özlediniz mi beni bakalım??
Valla bi şeyler oldu ve içimden ne yazmak ne de okumak geliyor. Arada bir bebe insanına nasıl uyku eğitimi veririme dair bir kitap okuyorum o kadar. Millet doğurmadan önce 1000 tane kitap okur. Bende tık yok. İhtiyaç da hissetmiyorum zaten...Bebemin geleceği varsa göreceği de var :)
İşten ayrılalı 1 ay oldu bile ve bu 1 ay öyle güzel geçti ki. Her gün ama her gün iyi ki diyorum. İyi ki bırakmışım işi. Boşlukta hissetmiyorum kendimi. Boş hele hiç hissetmiyorum. Zira hemen her gün yapacak şeyler oluyor. Günüm doluyor da haftalar bile yetmiyor. Şu 1 ayda farkettim ki İstanbul'da haftaiçi sokaklarda başka bir hayat varmış!! Ne ilginç di mi?? Ben herkes bizim gibi çalışıyor sanıyordum oysaki. İnsanoğlunun hayatı ya ofiste ya okulda ya da evlerde geçiyor diye düşünürdüm basmakalıp bir şekilde. Değilmiş anacım. Millet bildiğin İstanbul'un kaymağını yiyormuş  meğer. Hem de bizsiz....
Trafiksiz, kalabalıksız bir İstanbul hayal edin ve günlerinizin bu İstanbul'da güle oynaya geçtiğini düşünün sonra. Hah! işte böyle yaşayan kocamaann bir grup var anacım. Ben her sokağa çıktığımda şaşkın şaşkın bakınıyorum onlara. Sonra ofiste geçen yıllarıma hayıflanıyorum...
Bu hayatı görünce tekrar aynı rutin ofis hayatına dönmemek için kendi kendime sözler veriyorum. Hoş zaten bebeden sonra bir müddet bir şey yapamam ama sonrasında da denemek istediğim farklı şeyler var. Mecbur kalmadıkça ofise dönmek yok. Ben de İstanbul'un kaymağını yiyenlerden olmak istiyorum. Bir yerden bir yere gitmek 20dk'dan fazla zamanımı almasın. Koşturmadan, tadını çıkara çıkara yaşamak istiyorum bu hayatı.
Bendeki durumlar bunlar canlar cinler. Hamile yogasına gidiyorum, yeni hamile ve bebekli arkadaşlar ediniyorum, indirimden bebe kıyafeti topluyorum, cücenin odasına dolap bakınıyorum, hangi marka biberon almalı, emziği nasıl almalı gibi dertlerim var artık bu hayatta.
Gündemim tamamen değişti :) Gündemle birlikte ben de değiştim tabii. Bugün 7. ayımı bitirmiş bulunuyorum. Toplamda 7,5 kilo aldım. Henüz çatlayan patlayan bir yerlerim yok ama zaten hafiften yüz göstermeye başlayan selülitlerimde bir hareketlenme var. Şişman insanları daha bi iyi anlar oldum. Hayat onlar için çok zor. Zayıflamak için ellerinden geleni yapsınlar anacım. O göbek olmadan hayat çok ama çook daha kolay!! Haydii herkes rejimeee :)) Gün geçtikçe hantallaşmaya, ağırlaşmaya başladım. Yürüyüşlerden sonra vücudumda ağrımayan yerim kalmıyor. Belim kopacak gibi oluyor. Fakat bu kız inatla yürümeye devam ediyor.
Bir foto ile şimdilik veda ediyor ve umarım arayı açmam, yakın zamanda geri gelirim ve hatta okuyamadığım postları toptan okurum diyorum.







2 Şub 2012

Evde Mahsur Kaldım. İmdat!

Sıyırmama az kaldı. Malum İstanbul karlar altında kaç gündür. Hoş, bir Edirne'li olarak bu kadarcık kar benim için hiiç bi şey değil ama İstanbul'a 2 damla kar yağdımı hayatlarımız duruyor burada. Benimki de durdu.
Geçen hafta Assos'taydım. Ablam, bebesi ve ben atladık 4 günlüğüne onların köy evine kaçtık. Ohh misss gibiydi valla. Sefamız oldu. Oradaki güneşli günler de yanıma kar kaldı. Çarşamba (geçen hafta) akşamı döndüm İstanbul'a. Perşembe günü ofisteydim ve cuma itibariyle de evde mahsurum. Bizim evin her iki tarafı da yokuş olduğu için çıkamıyorum dışarı. Olurda kayar düşersem diye çıkmıyorum. Zaten her gün birileri arayıp "aman ha sakın çıkma yollar berbat. Kayarsın falan. Mazallah" diyor. 1 haftadır sadece 2 kere çıktım dışarı. Toplamda da 1 saat anca kalmışımdır. Benim gibi sokak insanı biri için çook zor anacım bu haller. Ev üstüme üstüme geliyor. İzlemedik dizi, film kalmadı. Kekler, börekler, yemekler yapıldı. Çamaşırlar yıkandı. Ütüler yapıldı. Dolaplar toplandı. Evde yapacak iş kalmadı anlayacağınız. E hadi artık gözünü sevdiğim yağmur bi döktür de erit şu sokaklardaki buzları da bu kızcağız çıkıversin sokaklara. Ruhu huzur bulsun. Gönlü şenlensin...

                                   İşte o huzur, neşe, sevgi dolu 4 günden bir kaç kare:











26 Oca 2012

23. Hafta

Salı günü 23. haftayı bitirmiş bulunuyorum. 31 Ocak salı günü, yani tam 6. ayımı doldurduğum gün ofisteki son günüm. Yavrumu alıp gidiyorum :)
Bundan sonra doğuma kadar yoga, yürüyüş, yeme, içme, gezme ve arkadaş görme ile geçecek günlerim. Tek başıma olacağım son 3 ayım ve bunu da dolu dolu yaşamaya kararlıyım. Son doktor kontrolünde yavru aradaki açığı kapatmış görünüyordu. Sadece 1 gün geriden geliyor gibi görünüyor. Bu sevindirici bir haber :). Ama anası da az çalışmadı yani açığı kapatmak için. Görev gibi sürekli et yer oldum. Zira normal şartlarda çok fazla et yemeyi seven biri değilimdir ben.

Artık 23cm boyu var bu minik insanın. Kilosu da 450gr olmuş. Doktorun dediğine göre minyon bir kız olacak. Anası belli, babası belli çocuğun. Bizim ikimizden çıksa çıksa kara-kuru, solucan yavrusu kıvamında bir bebe çıkar zaten :) Doğunca burada fotoğraflarını yayınlayacağım. O zaman görürsünüz.

Şimdiye kadar 5,5kg almışım. Geçtiğimiz haftaya kadar toto kısmında bir büyüme yoktu ama artık totoda da ufak hareketlenmeler var, farkındayım :) Neyse bundan sonra bol yürüyüş, yoga ve gezme ile o totoyu da kontrol altında tutmaya devam edebiliriz diye düşünüyorum...

                                         Bu da 23. haftalık gebeş göbeğidir efenimmm:


Öperim hepiniziiii. Haa bu arada hadi hepiniz bebeleyiiinnn. Ben ettim siz de edin :)



19 Oca 2012

Beyni Yok ama Zekası Var!!

Japonlar yine yerlerinde duramamış ve ilginç bir şey keşfetmiş. Binlerce yıldır yaşayan ilkel bir organizmanın beyni olmadığı halde zekasının olduğunu ortaya çıkarmışlar.
Bu canlının mantara benzeyen, “cıvık mantar” veya “yapışkan küf” olarak da anılan çok hücreli türünün beyni olmamasına rağmen hücrelerini organize ederek “bilgiyi işleyebildiği” görülmüş. 
                                                             İşte o canlı da budur:


Demek ki neymiş anacım:
"Beynini çalıştır", "Beynimiz var zekiyiz" gibi söylemleri de yakın zamanda rafa kaldırabilirmişiz. Havan kime derler adama.

Beyinsiz diye tabir ettiğimiz insanlar belki de ileri zekalı oldukları için bizler onları anlayamıyoruzdur. Belki de zekası geri olanlar bizlerizdir! Sonuçta canavar gibi bir beynimizin olması bizi zeki yapmıyor olabilir. Bu garip canlı ile paralel bir yaşam ve varoluş tarzımız olabilir.
Bak görürsünüz. NzN demişti dersiniz. İleride bugün geçerliliği olan ve yanlışlığı kesinlikle tartışmaya bile açık olmayan gerçekler değişecek. Hayatı yanlış yorumladığımız ortaya çıkacak bir gün. Zaten bugünlerde karanlık madde üstüne de ciddi çalışmalar ve ilerlemeler var. Sırf şu karanlık madde için bile bilim insanı olmayı isterdim. Lakin benim beynim matematik ve fenden pek hoşlanmadığı için o alanlar bana bir rüya kadar yakın :)

Hani şöyle bir süper gücüm olsaydı da 200 yıl sonra bu dünyada neler yaşanacağını görebilseydim. Hoş belki o zaman 1.80 boylarında, taş gibi vücudu olan bir hatun olarak tekrar bedenlenmiş olurum. 200 yıl öncesine ait saçma-sapan bilgileri çürüten süper-kahraman da ben olurum. Kim bilir?!!
Ben bunlara canı gönülden inanıyorum dostlar.
Beyinsiz ve süper zeki canlılar grubu olarak yeni bir varoluş şekli ile 200 yıl sonra görüşürüz. Belki....

Haberin detaylarını ve ciddi versiyonunu isteyenler buyursunlar: tık tık

17 Oca 2012

Bu Ay Sonu Ayrılıyorum

Geçenlerde korkularım var demiştim ya hani, bugün artık korkunun ecele faydası yok noktasına geldim ve  biraz önce bu ay sonunda işi bırakmak istediğimi söyledim. Artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiş bulunuyorum. 01 şubat sabahına nasıl uyanacağımı heyecanla bekliyorum. Aslına bakarsanız o günün hayallerini kuruyorum ve ondan sonraki 3 ayın...Sadece bana, kocama ve tabii ki içimdeki minik kıza ayıracağım bir zaman dilimi geliyor. Heyecanlanıyor muyum? Evet. Çok heyecanlıyım. Büyük bir hevesle bekliyorum. Peki korkuyor muyum? Hem de nasıl...Neden korkuyorsun derseniz net bir şey söyleyemem. Söyleyemiyorum. Zira uzun zamandır düşünüyorum bunu ama net bir cevabı yok. Birden fazla cevabı ve dolayısı ise sebebi var bu korkunun. Akvuryumumdan çıkacak olmanın verdiği karın ağrısı sanırım.

Yepyeni bir dönem bekliyor beni. Neler yaşayacağım? Nasıl olacak? Üniversiteden beri para kazanıyorum. Şimdi o da olmayacak. Bu da ilginç bir durum. Bu bizi maddi açıdan zorlamayacak ama beni psikolojik olarak biraz zorluyor sanki. Bunu sanırım ancak yaşayan bilir. SSK'm ne olacak? Her ay hesabıma yatan para olmayınca ne hissedeceğim?  gibi milyon tane soru dolaşıyor kafamda.
Bir tarafım da o kadar rahat ki anlatamam size. "Amaaann koy g.tüne rahvan gitsin" diyor. "Baktın darlandın girersin bir işe olur biter. Hep sen değil miydin işsiz bir dönem olsun hayatımda" diyen, "Al sana işsiz dönem, tadını çıkar. Bebek haberinden önce kafanda şekillenmeye başlayan işi geliştirmeyi denersin. Bu bir fırsattır. Değerlendir" diyor. Bu tonda konuşan sesi öyle çok seviyorum ki anlatamam size. O ses sanki kocamda bedenleniyor. O kadar rahatlatıyor ki beni onun rahatlığı. Bendeki sorular, sorgulamalar onda yok. Ona göre en doğrusu zaten bu. İşin komiği bebek haberinden önce de bana bunu söylüyordu:
İşi bırak ve istediğini dene! Bu aralar günde 80 defa bu tarz konuşmalar yapsa hayır demem inanın.
Ben kafamdaki soruları bir kenara bırakıp anın tadını çıkaracağım. Zaten bu noktadan sonra da geri dönüşü yok. En azından şu dönemin tadını çıkartırım ve umarım zamanla bu yeni tempoya da uyum sağlarım.

16 Oca 2012

20 Haftalık Bebe Göbeği

Karar bir karar verdim. Öyel düzenli, hafta hafta göbek fotoğrafı çeken gebelerden olamadım ben :) Hepi topu 2 tane göbek fotoğrafı çektik şimdiye kadar. 1 tanesini ablam süsledi-püsledi ve bi şeye benzedi. O fotoğrafı buraya koymazsam bu boşvermişlik ile ben o fotoğrafları kaybedebilirim diye düşünüyorum. İleride göbek fotoğraflarını devam ettirmeyi becerebilirsek onları da eklerim de adam gibi hepsi bir arada durabilir.

Bu arada bugün doktora kontrole gidiyoruz. Bakalım küçük hanım 5 günlük farkı kapatabildi mi!! Dın dın dın dın dınnnn....

İşte 20. haftamda benim göbeğiimmm;

not: oohhh anne-bebe bloglarından da geri kalmamış oldum böylecee :)


12 Oca 2012

İşi Bırakmak mı? Evde Oturan Anne Olmak mı?? Bilemiyorum...

Dün inanılmaz yoğun, bir o kadar da stresli ve yorucu bir gündü benim için. Akşam eve girdiğimde saat 9 olmuştu ve ben yorgunluktan yemek yiyecek gücü bile bulamıyordum kendimde. Normalde olsa bi parça peynir-ekmek yer ve yatardım ama insan içinde bir bebe taşıyınca o güzel totosunu kaldırıp mecburen adam gibi yemek yeme gereği duyuyor. Hamile kaldığımdan beri bu kadar ayakta kaldığımı, bu kadar sinir olduğumu hatırlamıyorum. En son sokakta yürürken gözlerimden yaşlar süzüldüğünü farkettim. Hepsi sinir bozukluğundan. 2 kadının itiş kakışının arasında kaldım resmen. Birinin dediğini öbürü istemez. Diğerinin dediğine de öbürü burun kıvırır. Biri etek alalım derken öbürü de pantolon diyordu. Gerisini siz düşünün. Kendi aralarında da konuşmuyorlardı. İletişimleri tamamen benim üstümden gitti 2 saat boyunca. Bir onu ara, bir bunu ara derken ben cinnetin eşiğine gelmişim de farkına varamamışım.
Sonunda canıma tak etti de olaya müdahale edip, işi sonlandırdım. Fakat işi sonlandırma noktasına gelmem tam 7 saatimi aldı. Bu 7 saatin de en az 5 saatinde ayakta olduğumu düşünürsek ağrılarımın sebeplerini anlayabilirsiniz sanırım. Belim ve kasıklarımdaki ağrı beni öldürmek üzereydi. Bugün de devam ediyor ağrılar.
Neyse canlar cinler ben dün bunları yaşarken hamileliğin sonuna kadar çalışmamaya karar vermiş bulunmaktayım ve hatta sanırım bu ay sonunda işi bırakıp 3-3,5 ay kadar kafa dinleyeceğim. Bebe insanından önce bana, sadece bana ve kocama kalacak son aylar olduğu için ikimiz de bu zamanların tadını çıkarmak niyetindeyiz. Onun da seyahatleri bittiği için evden sadece bilgisayar ile işlerini halledebiliyor.
Bu kararı almak benim için kolay olmadı. Çünkü doğumdan sonra da bir müddet çalışmayacağım. Daha önce bahsettiğim alternatif kolları devreye sokup, şansımı orada deneyeceğim. Böylece hem bebemle vakit geçirme şansım olacak hem de bu dönemi fırsat bilerek denemek istediklerimi denemiş olacağım. Bambaşka bir dönem beni bekliyor anlayacağınız. İçimde hem kocaman bir sevinç var hem de korku. Normal midir bu korku sizce? Yıllardır hayatımda "böyle işsiz güçsüz bir dönem olsa da ahhhh ahh bi çalışmasam" der dururdum. "Aha işte al sana fırsat kadın!! Daha neyin korkusunu yaşıyorsun??" diyorum. Fakat diğer taraflardan birileri hortlayıveriyor "Ulan hani iş kadınıydın sen?? Hani aktif hayat seviyordun? Ev kadını mı olacan şimdi de bakalım??" diye dürtüveriyor beni. Cevabım net. HAYIR. Ev kadını falan olmayacağım. Yani bir dönem öyle olacağım belki ama uzun vadede değil. Kolumun altına bebeyi alıp gezme-tozma planlarındayım. Zira karı-koca hayatımız bunun için müsait olacak. Daha öncesinde benim iş tempom buna izin vermiyordu. Heyecanlanmıyor değilim ama yine de evet yine de korku var oralarda bi yerlerde. Bu endişeden dolayı hala "bu ay sonu bırakayım artık ben" demedim. Diyemedim. Var mıdır bu dönemden geçenler içinizde? Ben bilirim ahhh biliriiiim diyen, bir destek olacak yok mudur oralarda?? Normal midir tüm bu duygular, korkular en önemlisi??




5 Oca 2012

Taksici Milleti Lafım Sana

Hani böyle günlük güneşlik havada yürürken arkanızdan gelen taksiler zattırı zutturu kornaya basarlar ya.
Hani bi de 1 kere basmak yetmez de dibinize gelene kadar basarlar ya o kornaya.
Hani bize salak ya da sağır muamelesi yaparlar ya.
İşte o taksicilere seslenmek istiyorum:
Yağmurlu, karlı-çamurlu havalarda da aynı performansı, aynı hassasiyeti görmek istiyorum.
O size kalkan elimin havada asılı kalmasını istemiyorum. Bütün havam kaçıyor anacım. Biz Amerikan filmlerinde kadınları o hallerde görmüyoruz. Hayallerimizi yıkmayın bi zahmet.
Görünmezmişim gibi, boş olmanıza rağmen basıp gitmenizi istemiyorum. Yağmurdan, soğuktan dolayı sokak kedisine dönmüş olabilirim ama o kadar da değil yani.
Hele ki destinasyon seçmenizi, oraya gitmeeemm diye ağzınızı yaya yaya cevap vermenizi istemiyorum.

Dolayısı ile siz böyle havalarda işsiz, güçsüz kaldığınızda kornadan kalkmayan elinizi ve yavaşlayıp yanıma sokulmanızı görmemezlikten gelme hakkını da kendimde buluyorum. Ohhhh sefam olsun. Gün olur devran döner. İçimin yağları eridi.... O elleriniz kornadan kalkmasın dilerim ki...

Not: Bu içten ve güzel dileklerim dün bindiğim taksinin şoförü gibi "güzel kızım nereye gitmek istersin. ne taraftan gidelim güzel kızım" diyen şoförlere değildir.

Amin.


4 Oca 2012

Elma Kurdu Bu Testi de Geçti. Affferrinn Kızım. Otur. 5 !!

Gün doktor bizim tırtılı ittire kaktıra, döndüre döndüre bir güzel inceledi. Elleri, ayakları, parmakları, kolları, gözleri, burnu, ense kalınlığı, böbrekleri, kalbi, safra kesesi, ciğerleri nesi var nesi yoksa bir güzel elden (makineden) geçti. Her bölüme geldiğinde doktor "normal" dedikçe benim içim rahatladı. Aslında içim genel olarak rahat. ben öyle pimpirikli gebeşlerden olmadım. Sadece mide bulantılarından sonra küçük hanımın hareketlerini hissetmeye başlayana kadar geçen dönemde hep iyi olduğunu bilmek istedim. Sanki o mide bulantıları ondan bana "ben iyiyim, buradayım" mesajıymış gibi geliyordu. Sonraki sessizlik dönemi accık sinir bozucuydu. Şimdi kendisi kıpır kıpır olduğu için biliyoruz ki orada :)
Doktorun tek yorumu bebeğin 5 gün kadar geriden gelmesi oldu ki bu da kafaya takacak bir durum değil, sadece kontrol edilmesi gereken bir durummuş. Aradaki açıklık ilerlemeye devam ederse o zaman incelemek gerekirmiş ve fakat şu anda tüm testleri atlattı kurtçuk. O testlerini başarı ile geçince anasının da karnına iğne sokmalarına gerek kalmadı (amniyosentez). O açıdan çocuğum bana ilk kıyağını yapmış oldu. En büyük korkum oydu benim. Doğum korkum yok ama iğne korkum var arkadaşım benim!! 
Kendi kendime bu bebe şu son testini de atlatsın da ilk cicisini alayım demiştim. Dolayısı ile dün doktordan çıktıktan sonra gittim ve ilk hediyemi aldım kendisine. Ne de olsa anasını koca koca iğnelerden kurtardı bu kız:)

 Ben öyle kız çocuklarına pembeli, kalpli - böcekli kıyafetler giydirilmesine karşıyım. Arada giyer tabi de küçük prenses gibi dolaşan kız çocuğundansa serseri mayını tercih edebilirim :) aaa yeri geldi mi kokoşun önde gideni, bayrak sallayanı olmasını da bilsin tabii o ayrı

                                                        İşte anasının aldığı ilk ciciler:



2 Oca 2012

Kısa Kısa


* Aylardan sonra ilk defa yılbaşı gecesi 1 kadeh kırmızı şarap içtim. Nasıl da güzel geldi anlatamam. Ohh sefam olsun.

* Yine aylardan sonra ilk defa sabah 4:30'a kadar oturdum ve o saate kadar uyuklamadım!

* En son ne zaman sabah 11'e kadar uyumuştum hatırlamıyorum ama geçtiğimiz pazar uyana uyana da olsa  uyumaya devam ettim :)

* Son 3 gündür belimde öyle bir ağrı var ki anlatamam. Adım atmak, oturup-kalkmak işkenceye döndü benim için. İçimdeki elma kurdu büyüdükçe belimi ve sırtımı zorlamaya başladı. Vücudumun ağırlık merkezi değişiyor. Yakın zamanda hamile yogasına başlayıp zayıf bölümleri güçlendirmem lazım yoksa bu hayat böyle zor olur anacım. Lakin benim ofis saatlerime uyan bir yoga sınıfı bulamıyorum. Haftaiçi gündüz saatlerine koymuşlar yoga derslerini. Geç saatte olanların en geçi de 18:30'da başlıyor. Ben işten 18:00'da çıkıyorum ve semt olarak da oralara yakın değilim. Nasıl olacak bu iş???

* Yarın tam olarak 5. ayımızı doldurmuş oluyoruz. Yarından itibaren geri sayım başlıyormuş. Elma kurdu artık oluşumunu tamamladı ve enine boyuna büyümeye başladı. Hareketleri artık çok daha net hissediliyor. Dışarıdan çok kolay hissedilmiyor ama. Şimdiye kadar sadece yeğenim yakaladı hareketini. O da azmetti ve haketti :) Kurtçuğun babası henüz bu şerefe nail olamadı.

* Yarın detaylı ultrason dedikleri şey için doktora gidiyoruz. Bu işin uzmanları ayrı olduğu için farklı bir doktora görüneceğiz. Eli, kolu, ensesi, burnu, böbreği, kalbi nesi var nesi yoksa ince ince ölçülecekmiş insancığın. Bu test su dolu dünyasında atlatması gereken son büyük testi olacak. Onu da hayırlısı ile atlattık mı artık minnak bir hediye alacağım bebeye. Zira anası olarak cinsiyetini öğrendikten sonra bile tek bir çöp almış değilim kendisine.

* Evimizde artık küçük insan kıyafetleri, oyuncaklar falan var. Karı-koca biz oynuyoruz şimdilik onlarla. Tamam tamam asıl eğlenen benim....

* Bir insan evladına isim koymak ne zor şeymiş anacım ya!!! Daha adı madı belli değil....

* Daha önce burada yazdım mı bilmiyorum ama benim hipotroidim var. Bilen bilir bu melet vücuttaki her bir haltı etkiler. Dolayısı ile hamilelikte çok daha yakından takip edilmesi ve ilaç dozunun ona göre ayarlanması gerekiyor. Zırt-pırt kan verir haldeyim ve hormonlarda oynamalar oluyor. Hamilelik başında doktorumun söylediğine göre bu hormonlarda artış beklenirmiş ama benimki hastalığın başından beri olmadığı kadar düşük çıkmıştı. Sonra bir anda tavan yaptı ve şimdi tekrar normal değerlerine oturmaya çalışıyor. Düşmeye devam ediyor yani... Bu kısım hamilelik ile ilgili canımı en çok sıkan kısım. İnsan ister istemez diken üstünde oturuyor. Çarşamba günü tekrar kan veriyorum ve artık tüm değerlerimin oturmuş olması gerekiyor.

* İşe gelip gitmek günden güne daha da zor gelmeye başladı. Boş boş gezmek ve yorulduğum zaman dinlenebilmek istiyorum.

* 5. ay itibariyle 3,5 kilo almış bulunmaktayım.

* 2 haftadır yürüyüş yapamıyorum. Hareket etmek istiyorum...


Şimdilik benden haberler bunlar. Yarını da hayırlısı ile atlattık mı ohhhh çekeceğim :)
Hadi yeni yılınızın tadını çıkartın tatlılaarrr  :)