24 Kas 2011

Bedelli Askerlik Tartışması- Devam

Bedelli askerlik herkes için bir haktır ve herkes için geçerliliği olmalıdır demiştim şurada. Sonra açıklama geldi. Ağzım açık kaldı. Ayrımcılığın bu kadar ortada olduğu, insanların yüreklerini bu kadar kanırtan bir karar beklemiyordum açıkçası.
Bu duruma göre parası olan ve yaşı tutan tezkeresini satın alabilecek. Parası olmayan da "yaylalar, yaylalar" ın arasına küfürü yerleştirecek. Biz ailece bu durumdan faydalanabilecek olanlardanız. Kredi vs ile de olsa bu hakkı kullanacağız. Kullanabileceğiz.
Hal böyle olmasına rağmen içimiz buruk ve kararın açıklandığı günden beri de küfredip duruyoruz. Bu kadar haksızlık nasıl olur da bu derece rahat bir şekilde, göğüs gere gere ortaya konur ki? Hani parası olmayanlar, bunu karşılayamayacak durumda olanlar için de bir çözüm önerisi getirilecekti?? Bırak parası olmayanı standart bir maaşla çalışan orta gelirliyi bile zorlayan bir paket ile çıktınız karşımıza. Yazıktır! Ayıptır! Ayrımcılıktır! Çok büyük HAKSIZLIKTIR!! Ülkenin durumu ortada. Kaç kişi bu bedeli ödeyebilir? Ödeyemeyecek olanlara ne olacak? Birbirimize mi düşürmek niyetindesiniz bizi? Zengini fakire kırdırmak da ne ola ki? Fakire sahip çıkman, kol-kanat germen gerekirken be kadar ötekileştirmenin altında yatan hayvani duygular neler olabilir ki? Koskoca bir ülkeyi yönetirken insanlar arasında bu kadar ayrım yapabilme hakkını nereden buluyorsun bana bir açıklamayı dener misin? Aslında denesen de fayda etmez. Zira benim ne gönlüm ne de beynim algılayamaz bunu. Kabullenemez...


21 Kas 2011

Bedelli Askerlik Tartışması

Yarın açıklanacağı söyleniyor. Ben karşı çıkanlardan değilim. Tam tersi yaş sınırı falan olmadan ve olabilecek en ucuz şekli ile hemen ve herkes için çıkıversin isteyenlerdenim. Vatan haini değilim. Vatan dediğinin Maria, Michael ya da Najwa'nın vatanından daha değerli olduğuna da inanmam bu hayatta. Kimsenin kimseden değerli ya da değersiz olduğunu da kabul etmem! Kendi kocam da eğer ki bu iş onaylanırsa gidecek olanlardan diye de savunmuyorum bedelli askerlik olayını. Oldum olası askeri bir insan olamadım. Toptan karşıyım mecburi askerlik olayına.
Geçenlerde facebook sayfama bedelli askerlik ile ilgili bir haber koydum da  altına gelen yorumlardan sonra hemencecik sildim. Zira her an vatan haini ilan edilebilirdim. Aslında sadece 2 kişiden gelen yorumlardı bunlar ama yine de canımı sıktı. Farklı görüşlere tahammülümüz yok bir kere daha bunu görmüş oldum. İşin en acı kısmı da bu bence. Farklı görüş dediğim de herkese ruhsatsız silah satılsın, tecavüze hiç bir şekilde ceza verilmesin, adam öldürmek dünyanın en harika işi olarak kabul edilsin ve öldüren adamın vicdanına bırakılsın şeklinde değil ki kardeşim! Sadece askerliğin çok gereksiz ve erkek evladının hayatından çalınmış bir süre olduğuna inanıyorum.
Hani sen bu adamları o kadar süre hayatlarından alıp mecburi silah tutturuyorsun ya bir de o daha tutmayı beceremediği silahla dağlara gönderiyorsun ya işte o süreç hiç bir erkek evladının TÜRK(!) olmasına vesile olmuyor. Olamaz da! İstemediği bir yerde olması, belki de nefret ettiği bir savaşın parçası olması, inanmadığı ve daha kötüsü güvenmediği bir ekibe zorla dahil edilmesi tam tersi insanı vatanından, milletinden soğutur. Hayatlarına dur dediğin ve bu kararı yine ilgili kişilere sormaya bile tenezzül etmediğin bir zamanda aldığın için daha da gıcık oluyorum hey ilgili kişi ve kurum! Bilir misin ki "askere geline!" dediğin adamın tam o anda hayatında neler oluyor? Bırakıp gidebilecek mi acaba?
Vatanın askere ihtiyacı varmış, ordu ülkesiymişiz, savaşta herkes silah tutmayı bilecekmiş, bilmeliymiş, miş, miş. Bunlarla yeme beni. İnandırıcı değil.
Evet inanırım asker ihtiyacı olduğuna. Ciddi tehditlerimiz olduğuna ve malesef ki olası savaşlara (evet hala bu dünyada savaş var, ne kadar aklım ve yüreğim kabul edemese ve algılayamasa da var ve çok net bilirim bunu) hazırlıklı olmamız gerektiğini de bilirim. Bu noktada vahşi hayvanlardan farkımız olmadığını ve hayatta kalmak istiyorsak zaman zaman öldürmeye mecbur edildiğimizi de bilirim ve fakat yine bilirim ki yolun, yöntemin toptan yanlış. Zavallı erkek evladını istemediği bir zamanda, istemediği bir sürede buna  mecbur etmek haksızlıktır. Daha da ileri gidiyorum hayatına kasıttır.
Gittiği dönemde ailesine kim bakar bilir misin? Arkada kalanları ne yer ne içer? Aç-hasta anasını sen mi alırsın kolun kanadın altına devlet olarak? Döndükten sonra gitmeden önce ardında bıraktığı gül gibi işini geri verme garantisi verir misin? 15 ay askerdeyken geçinebilmek için aldığı krediyi ödeyemeyerek depresyona girenler var bilir misin?
Al sana çözüm önerisi;
Madem ki askerlik şarttır ve mecburuzdur buna bu düzenin içinde. Aç-açıkta, eğitimsiz ve işsiz o kadar çok adam var ki bu işi meslek olarak yapmaya hazır. Al onları ve ciddi bir eğitimden geçir. Önce okuma-yazma öğret bilmeyenine. Sonra genel kültür ver. Oturma-kalkma öğrensin, gazete, kitap okumanın nasıl güzel bir şey olduğunu bilsin. Masa adabı nedir bilsin. Stratejik düşünmeyi öğret. Bunların hepsini yaparken aylarca spor yapsın. Yaptığı her sporla birlikte bedeni güçlensin. Kaçması gereken zamanda kaçabilsin, sürünmesi gereken zamanda da dakikalarca sürünebilecek gücü olsun. Dağda kaldımı ne yiyeceğini bilsin. Silah nedir öğrensin. Nasıl tutulur, nasıl nişan alınır görsün ve en önemlisi dağlara salmadan önce birmilyonseksensekizbin kere tatbikat yapmış olsun. Simulasyonlarda savaşsın önce. Maaşını da ver, yerini yurdunu da belirle ve kendisi bu işi yapmak istiyorsa seninle kalsın. Olur da günün birinde bunu yapmak istemediğine karar verirse de bırak gitsin. Asker gibi askerin olsun. Komutanlara hizmet etmek için alma o Ahmet'i, Ali'yi, Kenan'ı anasının, karısının yanından. Komutanlar canlı müzik dinlemek isterlerse eğer Ordu Evi'ne profesyonel çalgıcı götür, eğlensinler. Bunları bile yaptıracak adamın asker olsun istiyorsan buna gönüllü olan gelsin. Gelenin de hak ettiği para neyse karşılığında ver. İnsanı istemediği bir şeye mecbur etmek ve üstüne maddi karşılığını vermemek insan haklarına aykırıdır bence. Buna inanır bunu derim ben.







18 Kas 2011

İlk Başarısızlık

Dün iş hayatımda bir ilk daha yaşandı. Resmen elimizdeki  iş patladı ve yetişmesi gereken zamana yetişemedi. 1saat ile kaçırdık. Benim işimde genelde son dakika sorunları olur ve o sorunlar da hep o son dakikada hallolur. Bu sefer olmadı. Olamadı. Kabus gibi bir gün geçirdim. Ofisçe geçirdik. Tamamen bizim dışımızda gelişen saçma sapan olaylardan dolayı yaşanan bu gelişmenin müşteri karşısındaki tek muhatabı tabii ki biziz. Adamlar bize iş vermiş, bizden sorarlar. Kime soracaklar başka.
Kuruluma yetişecek ekipten 14:30 itibariyle haber alamaz hale geldik. Telefonlarına ulaşılamaz oldu. Aynı günün sabahı  Malatya-Ankara arasında kaza yapmışlar, arabalarını Kayseri'de değiştirip yeni araba ile yola çıkmışlar ve en geç 15:30'da yani son konuşmadan 1 saat sonra da Ankara'ya varmış olacaklarını söylemişlerdi.
Saat 17:30'da kurulumun bitmiş olması gerekiyordu ki 18:30'da adamlardan hala ses seda yoktu. Kayseri Emniyeti, Nevşehir Emniyeti ve Ankara Emniyeti tek tek arandı. Herhangi bir kaza haberi yok. En azından ortada  acı bir haber yok (acıyan biz olacağız, o ayrıı) Ee anacım bu adamlar nerede??? Müşteri bize sorar biz kime soralım?? Ulaşılamayan telefondan başka bir şey yok elimizde. Bu da cevap kategorisine girmiyor. Girmez. Giremez. Müşteri hadi de hadi der. Müşterinin misafirleri gelmiştir ve ortada elle tutulur bir şey yoktur. Resmi olarak iş elimizde patlamıştır!!!
Adamlardan ses çıktığında artık çok geç olmuştur.
Kazadan sonra değiştirdikleri de araç da kendilerini yolda bırakmış ve bunun üstüne yeni bir nakliye aracı kiralayıp tekrar indir-bindir yapıp yola devam etmişler ve fakat bu çözüm çabaları yetersiz kalmış 1 saat ile golü kaçırmış ve kendi kalelerine gol atmışlardır. Telefonlarının da şarjı bittiği için arayıp haber ver(e)memişler güya. Bu ekibin ipi tarafımızca çekildi ve bir daha yüzleri görülmeyecek. Bu kadar ters giden bir durumda parçası olduğun ekibi arayıp bilgilendirmezsen başına gelecekler bunlardır ve bence bunu da hak etmişsindir.

Yaptığımız işlerin içinde minnacık bir iş sayılırdı bu. Koca koca kurulumlar yapan, günlerce önceden başlayıp ve hep son dakikalarda çözülen sorunlarla eksiksiz, temiz ve pek beğenilen işler teslim eden bizler avuç içi kadar bir işte ters köşeye gelmiş ve kilitlenip kalmıştık!! Bu benim bu anlamdaki ilk başarısızlığımdır. Tabii ki daha önce de hatalarım olmuştur ama bu derece telafisi olamayan bir başarısızlığın parçası olmamıştım. Gece uykularım kaçtı. Hayat bu, olabilir böyle şeylerle kendimi kandırmaya çalışsam da üzülmekten, sinirlenmekten geri duramadım. Bugün yeni bir gün ve bu elimizde(!) patlayan bombanın yarattığı hasarı henüz tespit etme şansımız olmadı. Zamanla göreceğiz....

17 Kas 2011

Yazasım Yok. Hem Yazacak Çok Şey Var Hem de Hiç Bir Şey Yok!

Bu havalar beni benden alıyor. Evimde kalasım, sıcacık çorbamı içesim, televizyona boş boş bakasım var sadece. Bir de durmadan internette araştırma yapmayı, yeni ilgi alanlarım hakkında araştırmayı istiyorum. Buz gibi de olsa hava sahilde yürüyüş yapmak, üstüne sıcacık bir çay içmek ve en çok da kocamı görmek istiyorum bu aralar. 3 haftadır yok yine. Tak etti canıma. Yetti gari. Evde tek başıma olmak istemiyorum. Dışarıda program yapacak gücü de kendimde bulamıyorum. Zaten bol bol da uyuyorum :)
Kış huzursuzluğuna yakalanmış ayı yavrusu gibiyim allah sizi inandırsın. Canımın istediği şeyleri yapamamanın getirdiği bir gıcıklık durumu da var üstümde ayrıca. Hal böyle olunca düzenli yazamaz hale geldim ben. Nedenlerini yakın zamanda açıklayacağım. O zaman hak vereceksiniz bana. Gerçekten de haklı sebeplerim mevcut, demedi demeyin :)
İnsanın içinden yazmak gelmeyince de olmuyor bu iş. Gerçi son zamanlarda en azından blogları okumaya kaldığım yerden devam eder oldum. Bu bir gelişmedir bence. Değil mi? Tam da burada "Eveeeeettttt" demeniz gerekiyor. Duyamadım?? Hah! tamam. Teşekkür ederim.
Yavaş yavaş blog alemine dönesim var. Fakat tek rölantide çalışan da ben değilim. Farketmedim sanmayım. Takip ettiğim bir sürü blog uyumaya benden önce başladı. Ses, seda yok. Birileri okuyup üfledi mi bu blog alemine nedir allasen?? Hep beraber okuyalım, üfleyelim, kurşunlar döktürelim, cinleri-perileri kovalayalım, sonra da totomuzu kaşıyalım da eski tempomuza dönelim.
Ben şimdi bunları dedim de bakalım bundan sonraki post ne zaman gelecek :)

Öperim hepinizi hem de tek tek ...
Haydi kalın sağlıcakla!