30 Tem 2010

karmaşa

kaç gündür neredeyim, neler yaşıyorum ben bile bilemiyor, anlayamıyorum artık...
bugün hastanelerde geçen 16. gün. arada 3 gece kadar eve çıktık ve pazar günü tekrar ambulans ile acil servise, oradan da tekrar yoğun bakıma kaldırıldı babam. nöroloğunun normaldir bunlar olacak dediği ve bizi evde beklettiği süre içinde babam şeker komasına girmiş( hipoglisemi). ambulansta ölçtüklerinde şekeri 30'a düşmüştü. yaşadıklarından sonra böyle bir atak yaşaması bizi tekrar en başa döndürdü tabii.
tekrar ajitasyonlar, tekrara hafıza kaybı ve bu atak sırasında kaybedilen yeni beyin hücreleri....

bunların hepsi bize ne kadar kalıcı hasar bıraktı ya da bırakmadı kısmını ancak zamanla görebileceğiz. bugün ilk defa babamı iyi gördüm. oturdu. konuştu. dinledi. anlattı. güldü ve söylenilen her şeyi anladı. anılarını hatırladı.
yüzümüzde güneşler açtı. köşelere saklanmaya çalışan umudumuz kocaman bir çiçek açtı tekrardan....

güzel enerjilerinizi, iyi dileklerinizi, sevginizi gönderin bize ve tüm hastalara...
hayatımda yaşamadan anlayamayacağım şeyler yaşadım. yaşıyorum...
artık bambaşka bakıyorum hayata. 2 hafta içinde tüm gerçekliğim değişti. başka biri oldum. bunu yaşamayan gerçekten de anlayamaz, hissedemez.
hastanedki tüm hasta yakınlarına kardeşim gibi bakıyorum. yüreklerimizdeki hissin aynı olduğunu biliyor ve bizi bir tek bizin anlayacağı gerçeğini idrak ediyoruz. birbirimizin gözüne de aynen böyle bakıyoruz.

kimseye yaşatmasın böyle şeyleri. kimse hayatın bu yönü ile tanışmasın. böylesine büyük bir sınavdan geçmesin dilerim.

23 Tem 2010

Artık Evdeyiz...

Dün saat 16:00 gibi eve çıktık. Artık evdeyiz...
Nerelere, kimlere, neye teşekkür etmemiz gerekiyorsa en güzel duygularımızı, en derin sevgilerimizi ve yürek dolusu teşekkürlerimizi tekrarlayıp duruyoruz. Teşekkür ederiz!!

Biliyoruz ki evde olmak çok daha iyi gelecek. İyileşme süreci hızlanacak. Dün gecesi hastanede geçirdiği gecelere oranla daha kolay geçti. Daha kolay geçti geçmesine ama yine de süper değil tabii ki. Kötünün iyisinden, en iyisine geçiş yapmaya çalışıyoruz.
Babam için, canımıniçi için, bir taneciğim, ballım için hiç ama hiç kolay değil. Neler olduğunu algılayamadığı gibi canının acısını da kavrayamıyor. "İçim acıyor. Ne oldu ki bana bu kadar ya. Çok şeyler atlatmışım ben" , "Sanki günlerce dayak yemişim gibi" diyor ya sanki birileri kalbimi açıp tırmalıyor...

Göğsü aldığı darbelerden dolayı ciddi anlamda hırpalanmış, hasar görmüş durumda. O'nun canı acımasın da kimin canı acısın ki?! 10-15 dk kadar ciddi sert kalp masajı ardından elektroşok, onun ardından da kalbe cerrahi müdahale ve en sonunda da solunum cihazının borusu... Düşününce bile nefesim kesiliyor. Bir de babamı düşünün...
 Bu acıları bir atlatsak çok daha çabuk toparlanacak, biliyorum, hissediyorum ve başka bir şans tanımıyorum!! 2-3 hafta sonra yazacaklarımdan da göreceksiniz zaten.

Ablamın eşi nöral terapi uygulayan bir nörolog ile konuştu bu sabah. Aynı zamanda homeopatist. Ben zaten olay başımıza geldiğinden beri atlatır atlatmaz bir homeopatist tarafından muayene edilmesini istiyordum. Bu nöroloğun aynı zamanda homeopatist de olduğunu bilmiyordum. Arnika bitkisinden oluşan bir su verdi bize. Bugün itibariyle onu da kullanmaya başlıyoruz. Bu ilaç ağrılarını toparlamaya yardımcı olacak. Süreci hızlandıracak. Hayatını kolaylaştıracak. Doktorlar el-eteğini çekince babamın üstünden ki bu da önümüzdeki perşeme gibi görünüyor o zaman nöralterapi uygulaması yapan nöroloğumuz devreye girecek.
Heyecanla bekliyordum bu doktorun yorumlarını. "Ellerini, ayaklarını kullanıyor, yürüyor, konuşuyor ve sizleri tanıyorsa atlatmış zaten" demiş. Bunu söyleyen ilk doktor o olmamasına rağmen gelen bu cevap beni inanılmaz rahatlattı. Üstümdeki yükün birazını O aldı sanki.
Beklemeye, iyileşmeye devam ediyoruz.
Hadi güzel kuzu. Hadi bi tanecik. Hani inatçı keçi. Hadi babam benim hadii!!!!
Özletme kendini bu kadar, gel yanımıza artık!!!

22 Tem 2010

Beklemek-Doktor Yaklaşımı

7. gün.
Hala hastanedeyiz. Şu anda da babamın dizinin dibinden yazıyorum. 2-3 saat kadar cam kenarında koltukta oturdu. Sohbet ettik. Çay içtik. Bizleri her zaman hatırlıyor. Fakat bazı isimler ve hatıralar hala yok. Yakın hafıza hiç yok. Yüzünü çevirdiği anda unutuyor. Söylenenler gelişmelerin gayet iyi, kuvvetli ve hızlı olduğu yönünde ama bir de bana sorun...

Oldum olası sevmemişimdir beklemeyi. Meğer aslında hiç bilmiyormuşum beklemenin ne demek olduğunu. Yaşamamışım bu kadarını. Bırak günleri, saatleri dakikalar geçmiyor da-ki-ka-lar...

Akşamüstü babamın doktorundan yediğimiz "dayak" üstüne tuz biber oldu üstelik. Stent operasyonundan sonra doktoru ile hep kapı aralığında konuşabildik. "İyiye gidiyoruz, nörolojik açıdan takibini yapıyoruz sadece" dedi ve gitti. Babam gözünü açana kadar da önemli olan buydu zaten. Fakat kafamızda sorularımız var. Stent takılmak üzere o odaya giren babama neler oldu da bu hale geldi?! "Kalbi durdu" dediler. "Kaç dakika?" dedik. Cevabı S. Hoca'da dediler. "Tıkalı 2 damar vardı. Hangisi patladı? İlk önce hangi damara takıldı stent?" dedik. "Cevabı S. Hoca'da" dediler. Doğal olarak biz de 7. günümüzde artık kendisi ile sakin bir ortamda tam olarak neler olup bittiğini konuşmak, daha detaylı bilgi almak istedik.
 Bugün O'nun melek kalpli, insanlığından hiçbir şey kaybetmediği gibi hastalarla vakit geçirdikçe kalbinin güzelliğine güzellik katmış doktoru N. Hanım'a bu isteğimizi bildirdik. "Hemen ben istediğiniz tüm cevapları vereyim" dedi ve sağolsun anlattı. %95 tıkalı damara stent gayet başarılı bir şekilde takılmış ve %70 tıkalı olan 2. damarda böyle bir sorun yaşanmış. Hemen cover stent dedikleri parça ile patlak yere resmen bir yama yaparak kanamayı durdurmuşlar ve kalp ile zarı arasında biriken ( terminoloji hatası yapıyor olabilirim) kanı çekebilmek için cerrahi müdahalede bulunmuşlar. Bu arada kalp 4 - 10 dk arasında durmuş olabilir fakat tansiyon hiç düşmedi kalp masajı sürekli devam etti dedi. Yine  dediğine göre S. Hoca'nın en yerinde kararı kanamayı durdurmak için panik yapmadan orayı kapatmak ve sonra kanı oradan çekmek için girişimde bulunmak olmuş muş muş...
Teşekkür ettik ve babamın yanına döndük. Bu arada S Hoca ile de müsait olduğunda görüşmek istediğimizi söyledik.
Aradan 2 saat falan geçti ve S. Hoca bir anda odamıza girdi. " Ne var ya  S. Hoca'yı göremiyoruz  deyip duruyormuşsunuz. Ben görmüyor muyum sizi? Konuşmadık mı?" Biz abla-kardeş tam ağzımı açıp "Hocam tabii ki görüyoruz. Sadece neler yaşadık onu bir konuşmak istiyoruz" demek üzereydik ki lafı ağzımıza tıkıverdi. " Neymiş sorularınız söyleyin bakalım?" "Hangi dam!,Kaç daki!, Tam olarak ne!" şeklinde laflarımız boğazımızda kalıverdi. " Bunların ne önemi var artık. Atlattık bitti. Hastamız çok iyi. ARtık sadece nörolojik açıdan takip ediyoruz. Siz işin magazinindesiniz. Saate mi bakacaktık o arada kaç dakika durdu" gibi saçma sapan, neresinden tutsan hiçbir mantıklı yanı olmayan laflar ediverdi. Babamın yattığı odada oldu hem de bu konuşmalar. Elimiz ayağımız bir anda titremeye başladı. Oysaki bu S. Hoca'nın insani yönü pek meşhurdur. Herkes ne kadar iyi kalpli olduğunu söyler  durur. Hala da söylemeye devam ediyorlar. Artık benim için hiçbir anlamı YOK!!!
Sen biliyor musun benim 7 gündür buralara neler yaşadığımı. Uyku uyumadığımı. Nefes alamadığımı. Biliyor musun ki ruhum kanıyor, içim acıyor, korkuyorum, endişeleniyorum, özlüyorum ve sürekli "keşke" leri uzak tutmaya çalışıyorum. Biliyor musun acaba gözlerime gelen yaşların kaç tanesini bastırabiliyorum, kaç tanesini tutamıyorum. Biliyor musun ki ben babamı deli gibi özlüyorum!! Dibimde olmasına rağmen....
Biz şu anda Türkiye'nin en iyi özel hastanelerinden birindeyiz. Atım atsanız para. Siz hastanızı düşünürken onlar adım adım sizi giderlerden haberdar ediyorlar ki paranız yoksa ya da biterse farkında olunsun. Buralarda bunlar yaşanabiliyorsa düşünün artık Devlet Hastanelerinde neler neler oluyor...

Olaydan sonra N. Hanım geldi yanımıza. Kendince durumu  ve bizleri toparlamaya... Bir kere daha anlattı S. Hoca'nın nasıl biri olduğunu. "5dk öncesine kadar inanın bize bizler için de öyleydi. Fakat biz yaşadığımız travmayı ailece birbirimize sarılarak atmaya çalışırken o yaklaşımla bendeki S. Hoca'yı tek seferde sildi attı..." dedim ve diyorum...

Gece oldu. Saat 00:51 şu anda... Babam uyumaya çalışıyor ve gecelerimiz zor geçiyor. Huzursuz.

Hala en kuvvetli dualara ihtiyacımız var. Reiki bilen reiki, dua bilen dua, hiçbirini bilmeyen babama şöyle afillisinden bir selam geçirsin gönlünden O'nu bulur. Herkesin "baba" dediği bir adamdır benim babam. O kadar çok insana iyilik, güzellik yapmıştır ki hepsi dönüp dolaşıp onu buluyor, bulacak...




20 Tem 2010

Ruh Acısı

İçim acıyor, nefes aldıkça içerde bir şeyler sıkışıyor...
Bu dünyada değilim sanki, bedenimden çıktım ve dışarıdan seyrediyorum olanları. Gerçek olamaz ki bu yaşananlar! Olmamalı.
Hastanedeyiz. Hala sadece 1 gece kalmak için güle oynaya girdiğimiz hastanedeyiz...
6. günümüz.
Bugün normal odaya çıktık. Kafam dağılsın istiyorum. Yazıyorum ki içimdeki zehiri akıtırım belki.

Öpe koklaya, hadi birazdan görüşürüz canımıniçi babacım diye katater laboratuvarına gönderdiğimiz babamızın başına neler geldi neler... Kalbi durdu, geri geldi.

Şu anda koronel açıdan iyi fakat beyne oksijen gitmediği dönemde kalıcı bir deformasyon oluştu mu bilemiyoruz. Bütün belirtiler çok çok küçük bir riskimiz olduğunu gösteriyor. Doktorlar belki sadece aradabir 10 dk öncesini hatırlayamayabilir diyorlar. Başka da şansı yok zaten. İnatçıdır. Hayatı sever. Gülmeyi sever. Bizi çok sever. Biz ona taparız... Geri gelecek. Bütün hafıza yavaş yavaş kuracak aradaki bağlantıyı tekrarda...

Bekliyoruz sadece. Bırakın günleri, saatleri dakikalar geçmiyor. Zaman ilerlemiyor. Bi yerlerde durduk kaldık.

2. stent takılırken patlayan damar, kalp zarına kan dolmasına sebep olmuş. Bu dolan kan da kalbin kan pompalamasını engelleyerek durmasına sebep olmuş muş muş muş...

Dua edin bizim için. Hiç istememişti bu operasyona girmeyi hissetmiş gibi.
Çok kuvvetlidir hisleri. Dualar gider yerini bulur. Konuşun onunla, kesin hisseder bilirim. Güzel enerjilerinizi gönderin lütfen. Ne kadar güzel dilek, ne kadar güzel enerji, ne kadar çok dua giderse o kadar iyi...

14 Tem 2010

....

Bugün deli gibi ahşap tezgah araştırması yaptım. Bizim Metin Usta "mutfakta ahşaba dikkat derim ben" demişti ya hani, bunu diyerek içime de kurt düşürmüştü ya hani ben de deli gibi araştırdım. Etrafımdaki herkese sordum, tasarımcı arkadaşlarıma danıştım, iş yaptığım iç mimarlara danıştım, blog camiasının nadide mimarlarının kapısını tıklattım ve şu dakika itibariyle kararımı verdim:
Hem mutfakta hem de banyoda masif tezgah kullanacağım. Ikea'nın hazır sattıklarından alacağım hem de. Bugün bir ara onun yerine bambu tezgah mı yaptırsam acaba dedim. Memlekette kullanımı çok yaygın değil malesef biz genel olarak bambuyu o çirkin balkon setlerinden biliyoruz. Oysa zaten su bitkisi olan bambu tezgah anlamında gayet tercih edilen bir malzemeymiş. Tezgah olarak kullanılabilmesi için empreme edilmesi gerekiyormuş. ee
Ikea'daki de masif ve işlem gördüğü için aralarında işlev olarak fark yok. Önemli fark fiyatta, o kadar...

Bu koşturmacanın dışında bugün neler oldu peki?
Babamlar İstanbul'a geldi. Yarın saat 14:00 gibi hastaneye giriş yapıyoruz ve hazırlıkların hemen ardından babam stent takılması için operasyona giriyor. Bu akşam yemekte yüzü anjio öncesi gecesine kıyasla daha bir gülüyor. Hafif bir gerginlik var doğal olarak ama bu sefer daha iyi. Daha bir hazır belli. Hele doktorun verdiği güzel haberlerden sonra kalbi ile pek gurur duyuyor. Yerim ben seni ballı kaymak ya....Resmen çocuk gibi oldu ve daha da çocuklaşıyor yıllarla birlikte... "zaten benim kalbim çok sağlamdır" falan gibi laflar bi hava, bi caka ki sormayın a dostlar. Sanki iki adım atınca oksijensizlikten yüzü kararan benim de O merdivenleri 8'er 8'er çıkıyor... Yarından sonra o da olacak :)
Öğlene kadar ofiste olmam lazım, işler bi dünya, acil işler var yetişmesi gereken! Baskıya girecek malzemeler, onaylanması gereken tasarımlar, üretilecek standlar, yayına yetişecek film... Geldi mi her şey üstüste geliyor ya hani, Sırf bu kuralı bozmamak adına böyle....  :)
Ne olursa olsun yarını bi atlatalım ooohhh diye geleceğim blog kapılarına...










13 Tem 2010

Beyaz Mutfaklar

İşte böyle bembeyaz bir mutfak hayal ediyorum... Gayet sade bir tasarım, girer girmez insanın içini açan bir mutfak ve illaki masif tezgah!!! Onu da İkea'dan halledeceğiz.... Hatta aynısını banyoda da kullanmak istiyorum ben :)) Bizim marangoz Metin Usta pek uygun görmedi ama araştırdım. Sonuçta bu malzemeler bu amaçla üretildiği için suya dayanıklı oluyormuş. sadece su cilası denen bi şey varmış onunla koruma altına alınması gerekiyor ki onu da yapacaklar. Bu konuyla ilgili de fikri olan varsa bayıla bayıla dinlerim. Zira deneyen birinden duymak harikka olacaktır...


































12 Tem 2010

keresteci senin, yapı market benim, seramikçiler de ikimizin olsun sevgilim...

Bu haftasonu ciddi bir koşturmaca ile geldi geçtii...
Cuma akşamı o yağmurun altında balkonda mangal keyfi ayrı bir güzeldi. Hoş sohbet, bol şarap, deli gibi yağan yağmur pek tatlı geldi. 2'ye kadar balkonda takılıp oradan da direkt yatağa attık kendimizi. Zira cumartesi sabah 10:30'da ustalarla buluşmamız, gidip malzeme bakmamız gerekiyordu. Sürünerek çıktık yataktan doğal olarak.
Yaptıran bilir. Ev yaptırmak öyle kolay iş değilmiş anacım. O kadar seçeneğin arasından sadece 1 tanesini yaptırabilecek olmak can sıkıcı. Keşke yılda 1 defa banyo seramikleri değiştiriliyor olsa. 2 yılda bir de mutfak dolapları :) O zaman farklı farklı tarzları deneme şansımız olurdu. Güzel olmaz mıydı?
Mutfak kafamda şekillendi. O konuda gayet netim aslında. Bir tek ada stand koydurmalı mı koydurmamalı mı kısmı var o kadar. Fakat mutfak ne kadar kolay olduysa banyo o kadar zorlar hale geldi beni. Netleştiremiyorum kafamda. Daha doğrusu farklı 2 tarz arasında gidip geliyorum, kararsızlık...
Neyse benim için pek kolay değilmiş bu işler onu keşfettim. Bir kere öyle tek tek malzeme bakarken hangisinin hangisiyle uyumlu olabileceğini dipdibe koymadan anlayamıyorum ben. Yokmuş öyle bir gözüm yeni öğrendim... İlla yan yana koyacaklar o zaman olur mu olmaz mı karar veriyorum. Olur diye düşündüklerimde bile hala soru işaretlerim var.
Seramik camiası pek bir kokoş bir o kadar da kıro olmuş bence. Her yerde allı pullu, morlu dallı, kuşlu böcekli desenler var. En basit, en sadesi olsun diyorsun bu sefer de üstüne sedef atmışlar.

Banyo duvarları için mat, kırık beyaz seramik istiyorum. ne kadar basit geliyor kulağa di mi? Meğer ne çok şey istiyormuşum ben. Yok anacım YOK! Piyasada bu maldan Y-O-K!! Aslında bir kaç yerde buldum ama onlar da özel seri üretim olduğu için fiyatları uçuk. Öyle bembeyaz şeye de o kadar para vermem wallaha! İçime oturur benim. Zaten öyle deli gibi harcayacak bir para da yok. Adımlar hep hesaplarla atılıyor. Kocaman bir kredi borcu bizi bekliyor da canlar cinler:)
Kağıthane, Tepeüstü ve Ümraniye taraflarını tek tek dolaştık ve hemen hemen bütün markalara baktık. Kırık ve mat beyazı sadece ve sadece Uşak Seramik'te gördüm. Marka olarak nasıldır pek bilmem. Varsa bilen yazıversin bi zahmet. Onlarda da var olmasına var ama yeterli miktarda kalmamış ellerinde.
 
Başka nereye bakmak lazım seramik için yok mudur bilen?? Bi el atıverin şu biçare yavruya...

9 Tem 2010

Neler Oluyor Buralarda?

Neler olmuyor ki!
 En son ne zaman yazdım, ne yazdım hatırlamıyorum bile. O kadar kopmuşum buralardan düşünün. Hala koşturmaya devam. Ofis hayatı bir parça rahatladı da nefes alabilir hale geldim. Geçen haftasonu ve bu haftaiçi sosyal kelebek moduna  dönmüş bulunmaktayım. Özlemişim gerçekten... İnsanlar günlerce evlerinde nasıl kalabiliyor anlamış değilim. 3. gün tımarhanelik gibi hissediyorum kendimi. Neyse konuyu dağıtmayayım. Neler oldu neler bitti onları bir özetleyip kaçacağım:

  • İşler sakinleşti. İnsan gibi çalışıyorum artık.
  • Babamın stent operasyonu için gün alındı. 15 Temmuz saat 14:00'da operasyona giriyoruz. Doktoru gerçekten çok güzel haberler verdi. 20 yıldır kaçmasına rağmen kalbe giden ana damar açık olduğu için kalp baya bayaa sağlam durumdaymış!! :) 1 damar %75 diğeri ise %90 tıkalı olmasına rağmen bu açık olan ana damar kalbi bir güzel sevmiş, korumuş-kollamış bunca yıl boyunca...Hem hastane hem de doktorlar muhteşem. İlaç sektörü eski çalışanı olmanın da faydaları mühim tabii.
  • Sevgiliyle hayatımızda muhteşem gelişmeler oluyor. Vurun tahtalara, kaşıyın bi taraflarınızı... Ne hayal etsek gerçekleşir durumda. Biz çözdük  bu Kuantum olayını. İstemesini bil, gerçekten sevgiyle dol-taş, hopla-zıpla, bolcana hayal kur üstüne ama öyle dandik hayaller değiiill!! Kısıtlama kendini. Uç uçabildiğin kadar anacım, sonunda pişman olmazsın inan bana :) Gerçekleşiveriyor. Düşündüklerinize dikkat edin! Kimse duymaz demeyin evren her şeyi kayda alıyor!!
  • Son 3 aydır  heyecanla beklediğimiz olay şuydu: Sevgili bir gün eve şöyle geldi: Bugün 1 ekmek 1 de ev aldım!
  • Kredisi, ev sahibi falan derken şu anda oturduğumuz apartmanın en üst katında bir çatı katı bizim oluverdi! Evin içinde asma kat var ve evin ön cehpesi boydan boya boğazı görüyor :) Minik bir şey ama elden geçince sıcacık bir yuva olacak çok sağlam bir potansiyeli var kuzunun.
  • Uzun zamandır sesimin çıkamayışının güzel sebeplerinden biri de bu.  O kadar kolay iş değilmiş ev alabilmek. Biz aynı apartmanın alt katında  oturur, elimizde şaraplar o daire ile ilgili hayaller kurardık. Bizim olsa, alabilsek, satsalar gibi kesik cümlelerin üstüne kallavi hayaller gelirdi. Yine hayal kurduğumuz günlerden birinde ev sahibini aramaya karar verdik  ya satarsa diye. Sonrası zaten malum. Bir anda bütün hayaller gerçek oluverdi.
  • Son günlerde o usta senin, bu usta benim döndük durduk. Bütün mimar arkadaşlarımızı eve getirdik. Çünkü evde yaşayan kiracı evi almış, sallamış sallamış yerine geri koymuş. Bir kere ev leş gibi!! Hatun geçen haftasonu çıktı evden ve ben eve şap döktürmek istedim. Amerikalı ve 2 çocuklu bir single mom. Kendi memleketinde olsa merak ediyorum o çocukları bu pasaklının elinden alırlar mıydı diye!! Veletlerden birinin de astımı varmış zaten iyice üzüldüm. Neyse bizden çıktı artık yeni ev sahibi düşünsün:)
  • Döne dolaşa o dergi senin bu dergi benim, o blogtaki tasarımlar buradaki banyolar diye yaşıyorum bu aralar. Geceleri rüyamda ya banyo dolabı ya rezervuar modeli görüyorum. Mutfak kafamda gayet net. Salon zaten  pek seçeneği olan bir yer değil. Banyo konusuna karar veremiyorum bi türlü. Aklımda farklı farklı konseptler git gel haldeyim, bakalım... Bu ev olayını ayrıca bir post olarak gireceğim zaten.
  • Sonuç olarak o kadar adamla konuşup, herkeslerden fiyat aldıktan sonra  dün kiminle devam edeceğimize karar vermiş bulunmaktayız. En geç pazartesi günü ustaların tepesindeyim :)
  •  Canım Fethi Usta Sen Çok Yaşaa!! O'nun lafıyla: Allah yuva kuranı görür, biz de Allah'ın  dediğini yapacağız hayırlısıyla. Ben de Allah'a bir yakın hissediverdim bu lafla birlikte ki sormayın
  • Bu akşam canımcım bir arkadaşımın doğum günü vesilesi ile balkonda mangaldayız. Hava da pis oldu ama allahtan balkonun üstü, yanı falan kapalı ve geniş bir alan! Alır hırkaları, şarapları battaniye altında takılırız en kötü ...
  • Haa bir de cumartesi bizim ustacığımız ile malzeme seçmek üzere yollara düşüyoruz. Seramik, doğal taş, yer kaplama, rabıta, duşakabin, evye, musluk hıdı bıdısı, prizler falan hepsini bulur da beğenirsek çat! diye almayı hedefliyoruz.
  • Yine arkadaşlarımızdan aldığımız duyumlara göre kenarında minicik bir çiziği olan malları %70 ucuza satabiliyorlarmış. Bu çizikler de hiiç görünen yerlerde değilmiş! Ee daha ne olsun. Tadından yenmez wallaha. Ona buna derken para kalmıyor zaten. Denk gelsin böyle şeyler bize de:)
  • Hedef: evi temmuz sonuna kadar bitirip ağustos ayında evleri kapatıp buraya taşınmak üstüne. Göreceğizz.....
Bendeki kısa kısa haberler bunlardır. Bir ara bunları uzun uzun da yazmak istiyorum aslında. Ev konusu nasıl 2 aya yayıldı, ev sahibinin  aklı  pasaklı kiracının boş boğazlılığı ile nasıl da son anda bir emlakçı tarafından çelindi ve sonra ev yine bize nasıl geri geldi  gibi konularım var unutmak istemediğim :)

Dua edin de cumartesi günü ucuz ucuz ve de en şahanesinden ciciler bulalım kendimize.

Öperim hepinizi kocaman, kocaman ve dilerim ki böyle güzellikler gerçekten de herkesleri bulsun.

En tatlısından, bol kaymaklısından bir haftasonu diliyorum sizlere:))