28 Şub 2012

Ses Veriyorum

Özlediniz mi beni bakalım??
Valla bi şeyler oldu ve içimden ne yazmak ne de okumak geliyor. Arada bir bebe insanına nasıl uyku eğitimi veririme dair bir kitap okuyorum o kadar. Millet doğurmadan önce 1000 tane kitap okur. Bende tık yok. İhtiyaç da hissetmiyorum zaten...Bebemin geleceği varsa göreceği de var :)
İşten ayrılalı 1 ay oldu bile ve bu 1 ay öyle güzel geçti ki. Her gün ama her gün iyi ki diyorum. İyi ki bırakmışım işi. Boşlukta hissetmiyorum kendimi. Boş hele hiç hissetmiyorum. Zira hemen her gün yapacak şeyler oluyor. Günüm doluyor da haftalar bile yetmiyor. Şu 1 ayda farkettim ki İstanbul'da haftaiçi sokaklarda başka bir hayat varmış!! Ne ilginç di mi?? Ben herkes bizim gibi çalışıyor sanıyordum oysaki. İnsanoğlunun hayatı ya ofiste ya okulda ya da evlerde geçiyor diye düşünürdüm basmakalıp bir şekilde. Değilmiş anacım. Millet bildiğin İstanbul'un kaymağını yiyormuş  meğer. Hem de bizsiz....
Trafiksiz, kalabalıksız bir İstanbul hayal edin ve günlerinizin bu İstanbul'da güle oynaya geçtiğini düşünün sonra. Hah! işte böyle yaşayan kocamaann bir grup var anacım. Ben her sokağa çıktığımda şaşkın şaşkın bakınıyorum onlara. Sonra ofiste geçen yıllarıma hayıflanıyorum...
Bu hayatı görünce tekrar aynı rutin ofis hayatına dönmemek için kendi kendime sözler veriyorum. Hoş zaten bebeden sonra bir müddet bir şey yapamam ama sonrasında da denemek istediğim farklı şeyler var. Mecbur kalmadıkça ofise dönmek yok. Ben de İstanbul'un kaymağını yiyenlerden olmak istiyorum. Bir yerden bir yere gitmek 20dk'dan fazla zamanımı almasın. Koşturmadan, tadını çıkara çıkara yaşamak istiyorum bu hayatı.
Bendeki durumlar bunlar canlar cinler. Hamile yogasına gidiyorum, yeni hamile ve bebekli arkadaşlar ediniyorum, indirimden bebe kıyafeti topluyorum, cücenin odasına dolap bakınıyorum, hangi marka biberon almalı, emziği nasıl almalı gibi dertlerim var artık bu hayatta.
Gündemim tamamen değişti :) Gündemle birlikte ben de değiştim tabii. Bugün 7. ayımı bitirmiş bulunuyorum. Toplamda 7,5 kilo aldım. Henüz çatlayan patlayan bir yerlerim yok ama zaten hafiften yüz göstermeye başlayan selülitlerimde bir hareketlenme var. Şişman insanları daha bi iyi anlar oldum. Hayat onlar için çok zor. Zayıflamak için ellerinden geleni yapsınlar anacım. O göbek olmadan hayat çok ama çook daha kolay!! Haydii herkes rejimeee :)) Gün geçtikçe hantallaşmaya, ağırlaşmaya başladım. Yürüyüşlerden sonra vücudumda ağrımayan yerim kalmıyor. Belim kopacak gibi oluyor. Fakat bu kız inatla yürümeye devam ediyor.
Bir foto ile şimdilik veda ediyor ve umarım arayı açmam, yakın zamanda geri gelirim ve hatta okuyamadığım postları toptan okurum diyorum.







2 Şub 2012

Evde Mahsur Kaldım. İmdat!

Sıyırmama az kaldı. Malum İstanbul karlar altında kaç gündür. Hoş, bir Edirne'li olarak bu kadarcık kar benim için hiiç bi şey değil ama İstanbul'a 2 damla kar yağdımı hayatlarımız duruyor burada. Benimki de durdu.
Geçen hafta Assos'taydım. Ablam, bebesi ve ben atladık 4 günlüğüne onların köy evine kaçtık. Ohh misss gibiydi valla. Sefamız oldu. Oradaki güneşli günler de yanıma kar kaldı. Çarşamba (geçen hafta) akşamı döndüm İstanbul'a. Perşembe günü ofisteydim ve cuma itibariyle de evde mahsurum. Bizim evin her iki tarafı da yokuş olduğu için çıkamıyorum dışarı. Olurda kayar düşersem diye çıkmıyorum. Zaten her gün birileri arayıp "aman ha sakın çıkma yollar berbat. Kayarsın falan. Mazallah" diyor. 1 haftadır sadece 2 kere çıktım dışarı. Toplamda da 1 saat anca kalmışımdır. Benim gibi sokak insanı biri için çook zor anacım bu haller. Ev üstüme üstüme geliyor. İzlemedik dizi, film kalmadı. Kekler, börekler, yemekler yapıldı. Çamaşırlar yıkandı. Ütüler yapıldı. Dolaplar toplandı. Evde yapacak iş kalmadı anlayacağınız. E hadi artık gözünü sevdiğim yağmur bi döktür de erit şu sokaklardaki buzları da bu kızcağız çıkıversin sokaklara. Ruhu huzur bulsun. Gönlü şenlensin...

                                   İşte o huzur, neşe, sevgi dolu 4 günden bir kaç kare: