14 Nis 2010

Yaşlılık Dokunma Anneme-Babama!

Haftasonu geldi geçti. Beraberinde sınavı da getirdi ve yine sınavı da götürdü. Bizim küçük hanım da şımarıklık hakkını sonuna kadar kullanarak “allahım üstümden kamyon mu geçti ne?” dedirtti bana. Güzel geçsin sınavı da varsın 2 günlüğüne canımı okusun diyerek kapattım çenemi ve emrine amade bekledim dibinde bütün haftasonu :). Umarım sonuçlar da güzel olur ve bu yılın sonunda veledi üniversitede görürüz.


Öyle ya da böyle iyi geldi aile ile birlikte olmak. İstanbul’da sadece ablam var benim. Geri kalan aile fertleri uzaktalar. Dolayısı ile böyle kısıtlı zamanlarda bir araya gelmelerin tadı da bir güzel oluyor. Gerçi eskiden daha da güzeldi. Artık anne ve babamın hayatlarında farklı gerçekler var: hastalıklar var! Allahtan ciddi rahatsızlıklarla uğraşmıyoruz ama eskiden gördüğüm dağ gibi, gözlerinin içi taa kalbine kadar gülen, elinden sazı, ağzından sözü eksik olmayan babam artık yok malesef. Devlet gibi her daim dimdik, ıksırmayan, tıksırmayan, şen kahkahalı , bol mezeli sofraların sahibi annem de yok artık. İkisinin yerine de farklı karakterler geldi oturdu. Yine de gülüyorlar, inadına mutlular. Ohh sefanız olsun. Gülün bol bol!

Yaşlanmak sen nasıl bi şeysin böyle ? Hayatımızdan yaşları alırken neden aldığın yaşın yerine “sadece” güzellikler vermek yerine bir de hastalık veriyorsun ki? Edepsizsin işte! Arsızsın ayrıca. Dokunma anama babama diye bağırmak istiyorum. Hep genç, hep dinç, hep sağlıklı kalsınlar, hep hatırladığım sağlam ağaçlar olsunlar istiyorum.

Farkındayım artık yaslanacak ağaç olma sırası bizde. Bunca yıl “anneee imdaaatt”, baba yaa şuna baksana”, “ annem elektrikçi gelecek hadi bu haftasonu gel de ustaların başında dur”, “ baba şu adamlarla sen muhatap olsana lütfen” demeler bitti. Koşma, gitme, dinleme, sorun çözme sırası bizde. Hayat böyle diyorum içten içe. Bunun da güzellikleri olmalı diyorum ve inanın bana arıyorum ve buluyorum güzellikleri satır aralarında ama içimde bi şeyler cız ediyor yine de. Varsın bu da olsun. Yeterki gözlerindeki ışığa dokunma. Biz hepsinin üstesinden gelir, ezilmeyiz altında. Ama dokunma, alma o ışığı onlardan. En güzel yaşları hayatın tadını çıkarmak için. En tatlısını hak ediyorlar, en ballısını yemeleri gerekiyor artık onların. Uzak dur ailemden hastalık! Elleme, sarsma onları, korkutma, huzursuz etme, bu kadarla kalsın bence, yeter.

İşte böyle şeyler geçti bütün haftasonu aklımdan. Yaşlanıyorlar, görüyorum. Biliyorum doğal olanı bu ve tek dileğim güzellikler kuşatsın her bi yerlerini, mutluluk kucaklasın hayatlarını ve gülücükler gelsin konsun ton ton gözlerine ve hep orada kalsınlar...



4 yorum:

Serap dedi ki...

Umarım birlikteliğiniz huzur ve sağlık içinde uzun yıllar sürsün, sevginiz daim olsun ...

NzN dedi ki...

Sevgili Serap- Umarım aynen öyle olsun, tatlı tatlı, bol kahkahalı, "sıfır" hastaneli geçsin bu yıllar.

Sevgiler...

ipex dedi ki...

ağlattın beni :( aynen bu yazdıklarını düşünüp düşünüp delleniyorum. h.sonunu ben de annemin gıdısında, babamın göbeğinde uyuklayarak geçirdim. derin derim içime çektim kokularını. babam akşam oldu mu pilim bitiyor benim diyor. öyle oturuyor koltukta enerjisiz. içim parçalanıyor. hep eskisi gibi olsun istiyorum, atom karınca gibi... hayatın gerçekleri bunlar ama di mi? biz büyüdükçe onlar yaşlanıyor. sonra biz yaşlanırken bizim çocuklar büyüyecek falan filan... offf çok fena yarama dokundun :(

NzN dedi ki...

ipex'im benim ağlama sakın. sevmem ağlatmayı bilirsin. kahkahalar olsun bol bol hayatlarımızda. anne-babadan da bunu öğrenmedik mi zaten ? hayat ne getirse bir şekilde güzellik vardır içinde. ben hep öyle bakıyorum. yoksa en kolayı bırakmak kendini bu duygulara...
dediğin gibi aynısı bizim de başımıza gelecek o zaman bizim bebeler de böyle hissedecek mi dersin? :)