19 Nis 2010

Bekleme(me)k


İstediklerin olmadı, olmuyor. O, onlar, biz, bizimkiler, beriki, öteki ve hatta bütün mahhallenin suçu var di mi? Yok anam öyle değil o işler. Elim sende oynar gibi at topu başkasına arkana bakmadan kaç . Fersah fersah öteden dön bak sonra gol mü değil mi diye? Bir de istersin ki 90’dan gol olsun. Beklemeyeceksin. Neyi beklemeyeceksin? Aslına bakarsan hiç bir fikrim yok. Ama sallaması bedeva.

Buyur:
Hiç kimseden hiçbir şey beklemeyeceksin. Oysa o paşa gönlün neler neler beklemek istiyor di mi? Pışpışlanasın var daimi olarak. İçten içe ego seni dürter, besle beni, şişir beni, sev beni , okşa beni, öptür beni , gezdir beni der durur. Zihin desen zaten durmadan çalışır seni gaza getirsin diye... Bilmezmiyim hiç. Nasıl da tatlıdır öyle güzel güzel beklemek. Hele ki beklentilerin gerçekleşirse havan olur 1500. “ Ben var ya ben ne biçim hatunum ha! Neler yapıyorlar benim için”, “ Olum ben öyle bi adamım ki!”, “ Gak desem yapar, guk desem uçar, düşün gerisini sen”, “Ağzımın içine bakar”, “ Bir dediğimi iki etmez, başının tacıyım ben” bu laflar kimin? Senin, benim, onun, ötekinin, berikinin kısacası bütün mahallenin. Hale, Lale ve Jale de dahil evet.
Şişirdin kendini, şişirdiler seni beni yıllarca. Seni başının tacı eden adam bi gün sıkılıverir seni memnun etmekten ya da dibinden ayrılmayan ablalar pof! diye yok oluverirler bir gün ya da hani olur ya anan baban senin istediğin şeyi, senin istediğin şekilde yapmazlar hah işte o zaman küt! diye oturuverirsin o güzel poponun üstüne . Demek ki neymiş? Beklemeyeceksin, beklentiye girmeyeceksin. Kimseye yüklemeyeceksin isteklerini ve hayallerini. Kendin becerebiliyorsan onları tek tek gerçekleştirmeyi ne ala! Hiç durma devam et. Fakat kendinden başka hiç kimseye yükleme hiç bir şeyi hayatında. Acır canın. Kimse bilerek acıtmaz belki ama beklersen durmaksızın, yüklersen istekleri başkasına fena düşersin o totonun üstüne.
Benim için onu yapsa, benim için bunu böyle yapsa, beni uçursa, beni kaçırsa, tam da şimdi şurada beni öpse, ahh ahh bu filmdeki gibi elinde biletle bir anda çıkıverse karşıma, bir akşam iş çıkışı kapımda belirse, kaçırsa beni ve götürse şehir dışında minik bir otele, başbaşa geçirsek haftasonunu, saçlarını sola mı taradın sen bugün dese, tırnaklarını farklı mı törpüledin dese, bik bik-cıvık cıvık iç içe yaşasak, bunu benim için annem halletmiş olsa, şimdi eve gitsem ohh yemekler hazırlanmış olsa, babam bana en son model araba alsa doğum günümde, kanka benim için de şu bilet işini halletse, se se se... Bunlar olmadı mı ne oluyor cicim? Küt! Pat! Dan! Çat! Çatur! Çutur kafa göz yara yara yuvarlanmıyor musun? Dedik sana beklememeyi öğret bünyene. Çıksın hayatından birilerinden bi şeyler beklemek. Bak o zaman ne sargı bezine ihtiyacın kalır ne de ilkyardım setine...

Gitmeden bir de dibine not ekleyeyim: Kelin ilacı olsa önce kendine sürse!!

3 yorum:

aysema dedi ki...

Fazla beklentiye girmemek gerekiyor, haklısın. Hem düş kırıklıkları daha az olur, hem de kendi gücüne güvenirsin, kendini geliştirmeye çabalarsın değil mi?
Sevgilerimle...

Eliza Doolittle dedi ki...

Birilerinden bir seyler beklemek tam olarak hayatindan cikarilabilir bir sey diil galiba be NzNcim? Beklentiyi gercekcilikten uzak seviyeye getirmemeyi, hayalkirikligiyla da bas edilip ogrenilebilecegini, bir de bir sey bekliyorsan, her seyin karsilikli oldugu farkindaligini gelistirmeli belki de?

NzN dedi ki...

aysema ve Eliza- Ben hayatımdan beklentiyi tamamen çıkartmaya yönelik çalışıyorum. Sıradan beklentiler değil tabii ki bunlar. Hayatın, evet senin isteklerine göre şekillenebilir. Fakat insanları senin istediğin forma sokamazsın. Herkesin yolu farklı. Herkesin buradan alması gereken de farklı doğal olarak. Bir yerlerde çakışıyor yollar, selamlaşıyor, seviyor, sevişiyor, öğreniyor, öğretiyoruz, dokunuyor ve deneyimliyoruz sadece. Bu sana, bana, ona, buna bu deneyimden payını almaktan gayrı hiç bir hak vermiyor. Vermemeli de! Sadece bu anın tadını çıkarmalı, ruhları beslemeli mümkünse de egoyu silmeli. O zaman hayalkırıklığı da olmaz hayatında sanırım Eliza'cım. İşte bu karşılıklı olma durumu da can acıtıcı değil mi? İnsanın, yaşam formunun özü sevgi değil mi? Sen benden ben senden ayrı mıyız? Bunu bu fiziksel gerçeklikte hayatlarımıza oturtabilirsek işte o zaman her şey bambaşka olacak :)