28 Oca 2010

Hani Bana? Hani Bana ?

Oldum olası en sevdiğim şeydir gezmek. Genetik miras, yapacak bi şey yok...

Zamanında annem ve babam akşam iş çıkışı motorsiklete atlayıp Edirne’den İstanbul Kumkapı’ya rakı-balık yapmaya gelirmiş . Bütün gece takıldıktan sonra aynen motorla geldikleri yolun tersine yol alırlar ve hiç uyumadan da iş başı yaparlarmış... Günlük rutinleri böyleyken düşünün artık arabaya atlayınca bu çılgınlar nerelere giderlermiş. Zamanın şartları gereği bu seyahatler hep yurtiçinde olmuş. Varsın olsun, önemli olan gitmektir bence. Gittiğin yerin her zaman pek kıymeti olmayabiliyor... Güzel beslenmiş ruhları yollarda ve beslemişler bizleri de bu balla...
Şimdi böyle bir anne babanın evladının da zamanın değişen şartlarını da arkasına destek yaparak dünyayı gezmesi lazım ya neyse ben henüz o kadarını becerebilmiş değilim. Hala umudum var ayrı...
Ama yine de az gezmiş değilim. Fakat seyahat öyle bir şey ki tadına bir baktın mı dur durak bilmiyorsun. Artık yollar lazımdır sana... Fazla oturunca suçluluk gelir bulur seni, yapışıverir yakana sorular.

Son bir kaç aydır yakama yapışan sorulara cevap arar haldeyim. Verecek cevabım yok. Bu aralar sanırım bolcana bahanem var. İş var güç var, vakit yok, düzen var, sorumluluk var, özgürlük yok, fatura var, fatura var, fatura var...
Eskiden olduğu gibi sırtıma çantamı alıp karşıma çıkan ilk otobüse binip atamıyorum kendimi yollara. Varsın param olmasın, varsın kalacak yerim belli olmasın, uyurum sahilde, otobüs duraklarında diyemiyorum öyle kolay artık... Sırtıma çantamı alıp, koyuyorum içine laptopu ve karşıma çıkan ilk arabaya binerek tutuyorum ofisin yollarını...
Ama dedim ya insanın özü bir kere aldı mı bu güzelliğin tadını, bırakmıyor peşini, içerden içerden sıkıyor, sıkıştırıyor ruhunu... ‘Hadi , hadi, ne zaman?’ Gibi soruları bir bir, durup durup atıyor, sonra da kaçıyor seninle yüzleşmeden. Sen de ara dur cevabı peehh....
Hep derim kendime ve herkese sıkmayın canınızı gereksiz şeylerle bu hayatta. Her zaman en azından iki seçenek var önünüzde. Olumlu bakmak ya da olumsuz bakmak! Bilirim her zaman öyle söylendiği kadar kolay olmaz ama çabalarsan, istersen inan daha kolay bir hale gelir...Tam da bunu yapmaya zorluyorum içerden durup durup isyan eden ufaklığa karşı kendimi.
Lafın özü:
Ben yine dellendim. Gidesim var. Bol bol gezesim, göresim, beslenesim, besleyesim, öğrenesim, konuşasım, uyuyasım, uyandırasım, yiyesim, içesim, yediresim, içiresim, isyan edesim, coşkulanasım, gülesim, güldüresim, tanışasım, tanıştırılasım, el uzatasım, el uzatılasım var benim. Seyahat edesim var benim anlayacağınız.
Yeni yeni araştırmaya, keşfetmeye başladığım güzel güzel seyyahların blogları da bir heveslendiriyor ki beni sormayın! Avucumu yalayıp, içimde imrenmekten çatlamak üzere olan ruhumu bastırıp okuyorum yazıları. Onlarla birlikte gezmeye başladım sanki. Buralardaki arkadaşlarla asla kıyaslamam, kıyaslayamam kendimi. Dedim ya ben 20 ülke ve bu 20 ülkenin bilmem kaç şehrini görmedim... Sırtına çantasını alıp 6 ay, 8 ay hatta 9 ay 1 yıl kendini yollara atanlar, atabilenler var. Onlar gibi olmadım, olamadım. Hamster gibiyim ben bir noktada. 6 ay uzakta kalamam yuvamdan. Sıcacık yorganın altına girip uyumak isterim. Arkadaşlarım sarsın, sarmalasın beni isterim. Ama daha önce olduğu gibi gidip gidip gelebilmeyi de çok isterim.

Yaş olmuş 30. Dedim ya iş var, sorumluluk var. Oturduğum yerden de para veren olmadığı için ofis yolları taştan durumları var...
Söyleyiverin a dostlar durum böyleyken ben mi göremiyorum bir çıkış? Tembel miyim? Kolaya mı kaçıyorum? Maceracı, aç, öğrenmek, görmek için can atan, yerinde duramayan ruhumu bir yerlerde unuttum da yerine başkasının ruhunu mu kakaladılar bana? Yaş 30 olunca, ‘sorumluluk’ sahibi olunca böyle mi oluyor insan yoksa? Eee hadi biz işten güçten, para kazanmaktan yana koyduk bahaneleri ortaya bunun bir de çoluklu çocuklu olan versiyonu var. O zaman daha da mı fena oluyor durum?
Dokunmayın daha da sorasım var. Hem de çok sorasım birazcık da isyan edesim var. Yaş 20’lerde dolanırken, yaşam için, okul için para hazır gelirken, gezmek için parayı da az çalışarak temin edebiliyorken ne güzelmiş hayat! Canım annem, balım babam sağolun var olun bana bu ülkenin, bu şartlarında böyle bir ‘lüksü’ tattırdığınız için, selam olsun sizlere buralardan...
Dedim ya okuyorum bu aralar bol bol seyahat bloglarını... Heyecanlanıyorum onlarla, inanın gözlerim doluyor bazılarında ! Komik di mi?!
Bense kapının arkasına saklanıp ‘Hani bana? Hani Bana?’ diyorum küçük parmak misali...

p.s. ozlempansiyon çok güzel toparlamış bu seyahat bloglarını. Bence bir göz atın. Sizin de küçük parmak uyanabilir aman dikkat . Sonra söylemedi demeyin!

6 yorum:

ipex dedi ki...

şimdi sana buradan çok şeyler derdim de ayıp olanlarını buluştuğumuzda söylemek üzere saklıyorum. Tamam çok eğlenceli, şahane bi ülke değildi Belçika belki ama her yere yakındı! poponu kaldırıp gelebilseydin seni görmek istediğin köy kasaba ne varsa gezdirecek rehberin de vardı! yatacak yerin, yiyecek yemeğin de belliydi! gelmedin yavrum, gelmedinnn... daha ne diyim??

NzN dedi ki...

aa ayıp şeyleri yüzüme söyle!! zaten malum yazılardan dolayı takip altında klavyem , alıverirler içeri :)
olsun onun yerine hakkımızı Budapeşte'de kullanmış olduk ama haklısın walla hayatta kaçırmayacağım bir fırsatı kaçırdım!! ama oradan sakladıgım hakkımı şimdi Asya taraflarında kullanmayı planlıyorum. Dur bakalım....
Sen gezdin biz okuduk hayatım ohh sefan olsunn

mandalincikmazi dedi ki...

Merhabalar,
hepsiburada.com dan ısmarladım pedometreyi :)) bekliyorum haftaya gelecek ...
Teşekkürleeeeeeeeeeer..

NzN dedi ki...

yildiz- Harika! Umarım faydasını görürsün :)

Unknown dedi ki...

Son zamanlarda Blogger'da okuduğum en güzel yazılardan birisi...

NzN dedi ki...

Hoş geldin Tayfun(devamını bilemedim nasıl yapmalı, idare ediver lütfen).
Çok teşekkür ederim...