29 Tem 2011

Gittim, Gördüm, Dağıldım ve Geldiimm

Adana'ya gittik ve geldik bile....
Tanışamadığımız bütün aile bireyleri ve aile yakınları ile tanıştım, kaynaştım, yedim, içtim ve geldiiimm.
Son güne kadar çook güzeldi her şey. Cuma akşamı kocaman bir aile yemeği ile kapı kapı tanıdık gezmekten kurtularak mutlu mutlu yedik-içtik. Yemek biter bitmez de bu sıcaklarda bu kız yapamaz diyerek beni Mersin'e yazlığa kaçırdılar. Allah razı olsun vallahi. Buralar da sıcak ama oralar daha mı sıcak, yoksa psikolojik olarak mıdır nedir bilemeyeceğim ama tahammül edilecek gibi değildi. Resmen Adana Mersin arasında hissedilen sıcaklık 10 derece falan fark ediyor. Ayrıca deniz olduğu için atıveriyorsun kendini deniz kenarına püfür püfür esiyor cicim. Ohh sefam olsun diyerek elimde kitap yayıldım. Cumartesi akşamı yazlık komşuları bizi yemeğe çıkardılar. Mersin'de balık da yemedim demem  :) O yemekte ayrı bir keyifliydi. Böyle güzel bir aileye gelin gitmek büyük bir şans :) Birlikte yemek- içmekten keyif almak, kahkahalar atmak, aynı esprilere gülüp, birlikte yapılan işlerden keyif almak güzel bir şey.
Pazar günü Narlıkuyu'ya yörük çadırlarında halalar ve amcalar ile kahvaltıya gittik. Bolcana yedik, güldük, Cennet ve Cehennem'i gördük ve evimize döndük. Pazar gününü deniz kenarında yayılarak geçirdik. Akşamüstü elimizde buz gibi biralar ile tavla sefası yapıp eve döndük ve erken saatte anne-baba dışarıdayken (işler tersine bizde anacım!) biz karı-koca erkenden bayıldık. Gece 01:30 gibi bir mide bulantısı ile uyandım ki sormayın. Bütün gece boyunca durup durup kustum. Kocamdan olma anneciğim de ne yapacağını şaşırdı. "Ahh ahhh bak bize nazar değdi. Kaynana-gelin iyi geçiniyoruz diye, sen çok güler yüzlüsün diye çok konuşuldu arkamızdan" diye dolandı bütün gece. Kötü enerjilere karşı otlar bile yaktık evde büyücü karılar gibi  :)) Yirim kız ben öyle kaynanayııı.
Pazartesi günü sabah erkenden Adana'ya dönecek. Kocamın çocukluğunun geçtiği sokakları dolaşacak, birazcık alışveriş yaparak öğlen anneanne ile kebap yiyecek ve uçağımıza binecektik. Ben su kaynatınca bütün plan iptal oldu ve uçak saatine kadar yataktan çıkamadım. Uçağımızı iptal etmeyi bile düşündük bir an için ama tüm dileğim ne olursa olsun evime ulaşmak ve yatağımda yatmaktı. Hayatımın en zor uçak yolculuğunu geçirerek, ağlamaklı bir halde  evime ulaştım. 38 derece ateş ile... Bak itiraf ediyorum uçakta bir ara gözlerim doldu da zor tuttum kendimi.  Daha dün kendime gelebildim. 3 gün boyunca sadece peynir-ekmek ile yaşadım ama toparladım. Ohh atlattımmmm. Çukurova'nın sıcağı insanın feleğini şaşırtırmış derlerdi. Onaylandı cicim. Benimki şaşırdı kaldı!!
Bu akşam da bizimkilere gidiyoruz. Akşam yemeği saatinde oradayız. Direkt çiftliğe gidiyoruz. Mangal hazır bir şekilde bizi bekliyor olacak ve ohhh gelsin rakılar gitsin etler şeklinde yiyip içip yayılıyoruzz. Babam bir heyecan bizi bekliyormuş.
Sizlere en tatlısından, pek ballısından bir haftasonu  diliyorum ve anamın evime kolumda kocam ile gidiyorummmm.
Gezin, tozun, yiyin, için ve bol bol gülün. Gülerken de beni hatırlayın ciciler.

Öperim!!

21 Tem 2011

Beni Bu Sıcaklar Yedi Yedi de Bitiremedi!

Ben daha İstanbul'un sıcakları ile baş edemiyorken yarın sabahtan Adana'ya gidiyoruz. Aile ziyareti...Resmen tırsıyorum. Herkes"NzN oralarda ne edecek bu sıcaklarda" diyor da başka da bir şey demiyor! Hakkatten nasıl hayatta kalmayı becerebileceğim acep??
Geçenlerde facebook'a şöyle bir post girdim:
Kışın normal insanlardan binsekizyükellibeşbin kat daha fazla üşüyen bir insanın bu yaz sıcaklarını daha rahat atlatması gerekmez mi? Resmen hayata adapte olamıyorum. 
Gerekmez mi sorarım size?? Kışın donan insanın yazın da sıcaklardan bu derece etkileniyor olmaması lazım.

2 haftadır ofiste kılımı kıpırdatmak istemiyorum. Hiç ama hiiiç bişeycik yapasım yok. Enerjim yok. İsteğim hiç yok. Sündüre sündüre yapıyorum işleri. Yumurta kapının eşiğine gelmeden kılımı kıpırdatmıyorum. Doğru değil ama durum bu! Ara ara dellenip "ulleeyynn evimin kadını, çocuklarımın anası olacağım. kocamın da istediği gibi ohh 8 tane de çocuk yapacağımmm" diye dolaşıyorum ofis koridorlarında. Düşünün ne kadar vahim haldeyim ben!! 8 çocuğun yarısını versinler ve 3 gün evde bıraksınlar beni bakalım nasıl da arkama bakmadan işe kaçıyorum :)
Böyleyken böyle işte....4 ayın sonunda (evleneli 4 ay oldu da geçti bile  :) ) aileleri ziyaret edebiliyoruz. Bu haftasonu ikimizin birden boş olduğu tek haftasonu. O kadar yoğun çalışır haldeydik ikimiz de. Bırak aileleri birbirimizi adam gibi göremedik şekerim. Sözüm ona yeni evliyiz de cicim ayları da da da da ....
Geçen ay babam anneme dert yanmış hafiften "Çocuklar evleneli kaç ay oldu hala gelmediler bi el öpmeye, yemeğe". Gören de çok gelenekçi bir aileyiz sanacak  ama canı çekmiş babacığımın damadıyla şöylee bir rakı keyfi yapmayı. Annemden gelen cevap durumu pek güzel özetlemiş de babam o cevap üstüne ağzından tek bir kelime bile çıkamadan gülmeye  başlamış.
İşte annemin cevabı:
"Ayol onlar daha birbirini öpecek vakit bulamadılar da seni beni mi öpmeye gelecekler!"
Yerim kız senii anneeee  :)) Vakit olsun hepinizi birden öperim. Öpücüklere boğarım hatta ama durum ortada. Totom yer görmeden çalıştım. Tatili de öyle bi hak ettim ki sormayınn. Ağustos ayı şenlik ayı ilan edildi bile. Planlar hazır. Deniz beni bekler. Denizkızlarını öpmeye de gitmek lazım.

Uzun lafın kısasııııı yarın sabahtan Adana'ya gidiyoruz. Yarın akşam aile yemeği var (20-30 kişi falan sanırım). Sağolsunlar herkesi tek tek görmeye gitmeyelim ya da günde 8 yemek planı yapmayalım diye tek atışta hallediliyor bu işe. Herkes bir arada. Gelin de ortada  :)

Pazartesi akşamı da dönüyorum canlar-cinler. Dedikodularım olabilir, bekleyin.....

 Eeeen tatlısından, mutlusundan, huzurlusundan ve de serininden bir haftasonu dilerim size. Hadi sizi de öpeyim de görev bitsin!!

Baş baş....

11 Tem 2011

O Kadar Çok Şey İstemiyorum ki!!

Gerçekten de bu aralar bir istememe hali var bende. Kılımı kıpırdatmak istemiyorum. Sadece ve sadece işin ucunda gezmek varsa o bitkin vücudum ve ruhum güç buluveriyorlar.
Çalışmak istemiyorum. Sabah alarm ile uyanmak istemiyorum. Toplantı yapmak istemiyorum. Ev ile ilgilenmek istemiyorum. Derlemek-toplamak istemiyorum ama her daim evim toplu olsun, dolabımda da yemeğim hazır olsun istiyorum. Haftaiçi yemek yapmak bile gelmiyor içimden ama haftasonları bayıla bayıla vakit geçiriyorum mutfakta. Güzel güzel yemekler yapmak geliyor içimden ama anacım bir tek haftasonu yeter mi hepsini birden yapmaya??!! Sorarım size yeter mi??
Bana yetmiyor. Fiziksel olarak bakıldığında gayet  yeterli bir süre aslında haftasonu tatili dediğin şey. 2 koskoca gece ve onların ardından gelen 2 koskoca gün. Daha ne olsun anacım. Kalkıp da ev boyamayacaksan yeter de artar bile. Bakma ev boyasan bile yeter de....
Ruhumun istekleri bambaşka olduğu için yetmiyor. 2 haftadır pazar günleri  hüzünleniyorum, isyan ediyorum. 1 güncük daha  tatil olsaydı ya....
Hatta daha da ileri götürüyorum ben bu projeyi ve diyorum kiiiii;
Yaz ayları kimse ama hiç kimse çalışmamalı. Her yer tatil olmalı. Hepimiz birer ağustos böceği olmalıyız. Yan gelip yatmalı, paşa gönüllerimiz ne isterse ama ne dilerse öyle yaşamalıyız.
Bak yine aynı noktaya geliyorum. Duyun beni eeyyy insanoğlulları. Size diyorum. Açın kulaklarınızı. Harekete geçelim zira yanlış EVRİLİYORUZ!!
Demedi demeyin....

8 Tem 2011

Bebeleri Denize İşetmeyin!! Göz Zevkimizi Bozmayın! Edepsiz İnsanlar Yetiştirmeyin! Lütfen yani...

Dün akşam, ablamın oğlu ufaklık ve artık eşşek kadar adam olan,  abimin oğlu ufaklık ile yemeğe çıktık. Önce Kuruçeşme parkına gittik. Ördek peşinden koştuk. Kuşları besledik. Parklardaki jimnastik aletlerini inceledik. Sonra da Arnavutköy'e kadar yürüyüş yaptık ve balık, üstüne de dondurma yedik. Balık tutanları izledik ve hatta onlarla birlikte balık bile tuttuk.
Ufak olan ufaklık 5,5, eşşek kadar olan ufaklık ise 17 yaşında.
Arnavutköy'e yürümeye başlamadan önce azıcık nefeslenelim diye denizin dibindeki banklardan birine oturduk ve gemileri saymaya başladık. Hemen yanımızdaki bankta ise ufak bir erkek çocuğu ile ya anneannesi ya da babaannesi oturuyorlardı. Ufaklıklar kesişti ama kaynaşmadılar. Bir anda anneanne ya da babaanne  veledi kaptığı gibi denizin dibine doğru gitti. Koşturur gibi de değillerdi hani. Koca insan, o minik insanın donunu bir anda indirdi  ve denizi seyreden bir sürü insanın önünde veledi denize işetti!!! Biz "yuh! artık, bu kadar da değil yani" diye diye izledik. Minik insan çüydürüverdi gözlerimizin önünde denize. Yanındaki koca insan da güle oynaya, pipisini gururla sallaya sallaya kucakladığı gibi banka geri getirdi bebesini!!
Yani anacım çocuklu insanların oraya buraya çiş yapmak durumunda kaldığını biliyorum da böyle bir yerde de olmaz. Olmamalı diye düşünüyorum. Bizim 5,5'luk  ufaklık bile "ama denizee yazıııkkk, çişlendii" dedi. Varın gerisini siz düşünün!!!
Hemen arkamızda ama gerçek anlamda toplam 20 adım arkamızda tuvalet vardı oysaki. 1TL para vermemek için miydi hepsi yoksa 20 adım atmamak için mi? Belki de gerek bile duymadı....
Dediğim gibi bebeler olur olmadık yerlerde "ççiiiiişiiiiimmmmmmmm" diye tutturabiliyor. Sokakta, kenarda köşede çiş yaptırmak durumunda kalabiliyor analar-babalar. Eyvallah. O kısımda sorun yok. Fakat bu hatunun olayında öyle acil bir olay yoktu. Hem arkasını dönse tuvalete gidecekti. Yeltenmedi bile...
Banka geri geldiklerinde çiş yapmak için gittikleri  yerde duran adam onların banka oturmuştu. Koca insan banktaki adama baktı baktı, sırıttı  ama adamın suratından kadının yaptığını onaylamadığı gayet net bir şekilde ortadaydı.
Heeyy analar, bree babalar, size söylüyorum büyükana ve de büyükbabalar. Ağaç yaşken eğilir lafını hiç mi duymadınız???!!

Buyrunuz bunlarda paparazzi NzN'nin kamerasına yakalananlar!



6 Tem 2011

Gıcık Oluyorum



  • ·         Tuvalet kağıdı bende bittiğinde değiştirmek durumunda kalmaya  gıcık oluyorum
  • ·         Çamaşır yıkamakta sorunum yok fakaatt kuruyan çamaşırları katlayıp, kaldırmaya gıcık oluyorum
  • ·         Bulaşık makinesine kirlileri itina ve hatta sevgi ile yerleştiririm ammaaa iş boşaltma kısmına gelince    deli oluyorum. Biri benim yerime yapsın lütfen.
  •    Tam da susamış bir halde su doldururken henüz yarım bardak bile dolmadan  damacananın boşalmasına gıcığım  hele ki evde itina ile gerekli değişimi yapacak bir koca yoksa gıcığın önde gideni bayrak sallayanıyım.

1 Tem 2011

Şarkı Söyleyen Penisler Korosu

Penisini karnına sürterek 99.2 desibele kadar ses çıkartan Micronecta scholtzi dünyanın en gürültücü canlısı kabul ediliyormuş. Bu sesi çıkarmasının sebebi ise çiftleşecek bir dişi aramasıymış.
Ancak micronecta'ların dişi arayışındaki en büyük rakipleri yine kendileriymiş...
Dişi arayan çok sayıda micronecta aynı anda penisleriyle şarkı söylerse ne olur dersiniz? İşte şarkı söyleyen penisler korusu...
İnsanlarda da böyle bir şey olsa acaba onların ses kaydı nasıl olurdu??

şakı söyleyen penisler korosu!!